Kıyamete doğru gittiğimiz şu ahir zamanın ahirinde unuttuğumuz veya unutturulduğumuz sünnetlerden biride sarık sünnetidir.
İnsanların nefse tabi olup Allâh-u Te’âlâ’nın rızasının itibar edilmediği şu zamanda müslüman kardeşlerimize bu sünneti seniyyeyi tekrar anlatmak ve hakkındaki hadisleri beyan etmek istiyoruz.
Öncelikle şunları söyleyelim; sarık, Meleklerin ve Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in giyip, giydirmesi İslâm’da kesinlikle vardır. Bu, sahih, hasen ve zayıf birçok rivâyetin ortaya koyduğu bir hüküm olduğu gibi, Ümmet’in dünden bu güne gelen bir tatbikatıyla da sabittir.
Rivâyetlerin uydurma olan veya uydurma olduğu tartışılanlarını bir yana koyarsak, sarığın faziletine dair gelen -zayıf yollarla da olsa- bir çok rivâyet, Hadîs Usûlü ilmi açısından en azından hasen mertebesinde olup cumhûra göre fıkhen delil olmaya elverişlidirler. Hasen mertebesine yükselmedikleri ve zayıf kaldıkları farzedilse bile, yine de bunun bu noktada bir zararının olmadığını ilim sahibleri bilirler. Üstelik bunların Ümmet’in Devr-i Saadet’ten günümüze kadar gelen âlimleri önce kabul edilmeleri bile isnada ihtiyaç bırakmayacak yeterli bir meşrûiyet ve müstehablık delilidir.
Ayrıca, sarığın İslam’ın şiârından olduğu asla münakaşa götürmez. İslâm’ın ahkâmı yanında nişan ve alâmetlerinin tamamının kökünden kazınmaya çalışıldığı bu zamanda şiar olan sarık sünnetini ihya etmek 100 şehit sevabı dâhil daha birçok hayrın kapısını açacaktır. Unutmayalım ki her hayır, haddi zatında bir sevap olduğu gibi daha birçok sevapların kapısını açmaya anahtar; her bir şer de haddi zatında bir günah olduğu gibi daha birçok günahın kapısını açan bir anahtardır.
Allah Celle Celâlühü Kur’an-ı Kerim’inde “Kim Resul’e itaat ederse bana itaat etmiş olur’’ buyurmaktadır. Dolayısıyla Nebi (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in sünnetine sıkı sıkıya sarılmak her müslümanın boynunun borcudur. Sarık hakkında geçmiş âlimlerimizce değerli birçok eser kaleme alınmıştır; bunların çoğunu Kettânî’den nakledelim:
Hicrî üçüncü asrın direklerinden, Hâfız Ebû Abdillah Muhammed İbnu’l-Veddâh el-Endülüsî el-Mâlikî’nin, “Fadlu Libâsi’l-Amâim”i…
Ebu’l-Fadl Muhammed İbnu Ahmed el-İmâm’ın, “Tuhfetü’l-Ümmeh fî Ahkâmi’l-İmmeh” İbnu Hacer el-Heytemî’nin, “Zerrü’l-Ğamâme fî Derri’t-Taylesân ve’l-Azebe”si, Aliyyu’l-Kârî’nin, “El-Makâletü’l-‘Azbe fi’l-‘İmâmeti ve’l-‘Azebe”si, Hâfız Muhaddis Hafâcî’nin, “Es-Simâme fî Sıfati’l-İmâme”, Ca’fer el-Kettânî’nin kendi eseri, “Ed-Diâme”si.
Ayrıca, İmâm Süyûtî’nin el-Hâvî li’l-Fetâvâ isimli eseri içinde yer alan bir suale verdiği risale olabilecek uzunlukta bir cevap ve İmam Sâlihî de, “Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd’’ isimli eserinde, sarık ile alakalı bir fasıl yazmıştır.
Yukarıdaki kitaplardan derlediğimiz sarık hakkında ki hadisleri aşağıda sıralayacağız. Rabbim amel etmeye de muvaffak etsin.
Sarık Sarmanın Önemi ile ilgili Hadisler
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ اِعْتَمُّوا تَزْدَادُوا حِلْمًا
1-İbnu Abbas (Radıyallâhu Anhümâ)dan Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Sarık sarınız ki hilminiz artsın.’’
عَنْ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ مُرْسَلاً اِعْتَمُّوا خَالِفُوا عَلَى الأُمَمِ قَبْلَكُمْ
2-Hâlid İbnu Ma’dan (Radıyallâhu Anh)dan mürsel olarak şöyle rivâyet edilmiştir: “Sarık sarınız; sizden önceki ümmetlere muhâlefet ediniz.”
عَنْ أُسَامَةَ بْنِ عُمَيْرٍ إعْتَمُّوا تَزْدَادُوا حِلْماً والْعَمائِمُ تِيجانُ العَرَبِ
-3Usame ibnu Umeyr (Radıyallâhu Anh)dan şöyle rivayet edilmiştir: “Sarık sarınız ki, hilminiz artsın; sarıklar, Arabların taclarıdır.”
عَنْ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ مُرْسَلاً إِنَّ اللهَ تَعَالَى أَكْرَمَ هَذِهِ الْأُمَّةَ بِالْعَمَائِمِ وَالْأَلْوِيَةِ
4-Halid İbnu Ma’dân (Radıyallâhu Anh)dan -mürsel- olarak (Nebimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu) rivayet edilmiştir:
“Şübhe yok ki, Allâh-u Te’âlâ bu Ümmet’e sarıklar ve sancaklarla ikramda bulundu.”
عَنْ رُكَانَةَ لَا تَزَالُ أُمَّتِى عَلَى الْفِطْرَةِ مَا لَبِسُوا الْعَمَائِمَ عَلَى الْقَلَنْسُوَةِ
5-Rukâne (Radıyallâhu Anh)dan, (Nebîmiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz’in şöyle buyurduğu) rivâyet edildi:
“Ümmetim takke üzerinde sarıkları giydikleri müddetçe, İslam fıtratı üzere olmaya devam edeceklerdir”.
عَنْ أَبِى جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِىِّ بْنِ رُكَانَةَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رُكَانَةَ صَارَعَ النَّبِىَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ فَصَرَعَهُ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ
قَالَ رُكَانَةُ وَسَمِعْتُ النَّبِىَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ يَقُولُ فَرْقُ مَا بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْمُشْرِكِينَ الْعَمَائِمُ عَلَى الْقَلاَنِسِ
6-Ebu Ca’fer İbnu Muhammed İbnu Ali İbnu Rükane (Radıyallâhu Anh)dan Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ile güreş yaptı ve
Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onu yendi. Rukâne (Radıyallâhu Anh) şöyle dedi: Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i şöyle derken işittim:
“Bizimle müşrikler arasındaki fark, takkeler üzerindeki sarıklardır.’’
عَنْ رُكَانَةَ الْعِمَامَةُ عَلَى القَلَنْسُوَةِ فَصْلُ مَابَيْنَنَا وَبَيْنَ المُشْرِكِينَ يُعْطَى يَوْمَ القِيَامَةِ بِكُلِّ كَوْرَةٍ يُدَوِّرُهَا عَلَى رَأْسِهِ نُوراً
7-Rükane (Radıyallâhu Anh)dan (Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu) rivayet edilmiştir:
“Takke üzerindeki sarık, bizimle müşrikler arasındaki ayırıcıdır. Mü’minlere, başlarına sardıkları her bir sarık dolamadan dolayı kıyamet gününde bir nur verilecektir.”
عَنْ جَابِرٍ رَكْعَتَانِ بِعِمامَةٍ خَيْرٌ مِنْ سَبْعِينَ رَكْعَةً بِلا عِمامَةٍ
8-Cabir (Radıyallâhu Anh)dan (Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu) rivâyet edilmiştir:
“Sarıkla kılınan iki rek’at, sarıksız kılınan yetmiş rek’attan daha hayırlıdır.”
عَنْ اِبنِ عُمَرَ صَلاَةُ تَطَوُّعٍ أَوْ فَرِيضَةٍ بِعِمَامَةٍ تَعْدِلُ خَمْساً وَعِشْرِينَ صَلاَةً بِلاَ عِمَامَةٍ وَجُمُعَةٌ بِعَمَامَةٍ تَعْدِلُ سَبْعِينَ جُمُعَةً بلاَ عِمَامَةٍ
9-İbnu Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)dan Resûl-i Ekrem (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
“Sarıkla kılınan nâfile veya farz namaz, sarıksız kılınan yirmi beş namaza denktir. Sarıkla kılınan bir Cuma namazı, sarıksız kılınan yetmiş cumaya denktir.”
عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ إنّ اللهَ وَمَلائِكتهُ يُصَلُّونَ عَلَى أَصْحَابِ الْعَمائِمِ يَوْمَ الجُمُعَةِ
-10Ebu’d-Derdâ (Radıyallâhu Anh)dan Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu söylediği rivâyet edilmiştir:
“Hiç şüphesiz ki, Allah ve melekleri Cuma günü sarıklı olanlara salât ederler.”
عَنْ عِمْرَانَ ابْنِ حُصَيْنٍ اَلْعَمَائِمُ وَقَارٌ لِلْمُؤمِنِ وَعِزُّ لِلْعَرَبِ فَاِذَا وَضَعَتِ الْعَرَبُ عَمَائِمَهَا وَضَعَتْ عِزَّهَا
-11İmran İbnu Husayn (Radıyallâhu Anh)dan (Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu) rivâyet edilmiştir:
“Sarıklar mü’minin vakarı, Arab’ın izzetidir. Araplar sarıklarını çıkarınca izzetlerini atmış olurlar.”
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍّ اَلْعَمَائِمُ تِيجَانُ العَرَبِ فَإِذَا وَضَعُوا الْعَمَائِمَ وَضَعُوا عِزَّهُمْ
12- İbnu Abbas (Radıyallâhu Anhümâ)dan şöyle rivâyet edilmiştir: ‘‘Sarıklar Arapların taçlarıdır, sarıklarını çıkardıkları zamanda izzetlerini bırakmış olurlar.’’
عَنْ عَلِيٍّ اِئْتُوا المَساجِدَ حُسَّراً ومُعَصَّبِينَ فإنَّ العَمائِمَ تِيجانُ المُسْلِمِين
13- Ali (Radıyallâhu Anh)dan şöyle rivâyet edilmiştir: ‘‘Mescidlere başı açık ve sarıklı olarak geliniz, şüphesiz ki; sarıklar, müslümanların taçlarıdır.’’
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ بَعْضِ أَصْحَابِ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ مَا خَرَجَ إِلَيْنَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ
يَوْمَ جُمْعَةَ إِلَّا وَهُوَ مُعْتَمٌّ أنه قال وَرُبَّمَا خَرَجَ فِي إِزَارٍ وَرِدَاءٍ وَإِنْ لَمْ تَكُنْ عِمَامَتُهُ وَصَلَ الْخِرْقَةَ بَعْضَهَا عَلَى بَعْضٍ وَاعْتَمَّ بِهَا
14- Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) Resûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in arkadaşlarından bazılarının şöyle dediğini rivâyet etti:
‘‘Resûl-i Ekrem (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) cuma günü yanımıza sadece sarıklı olarak çıktı, bazen de izar ve cübbe ile çıktı. Eğer sarığı bulunmazsa hırkasının bir parçasını bir parçası üzerine ekleyip onu sarık yaptı.’’
عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمْ يَتَوَضَّأُ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ قِطْرِيَّةٌ
15- Enes (Radıyallâhu Anh)dan şöyle dediği rivâyet edildi: “Ben Resûl-i Ekrem (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i, başında bir sarık sarılmış olduğu halde abdest alıyorken gördüm’’
Yukarıdaki hadisi şeriflerden anlaşıldığı üzere öylesine ısrarla ve maksatlı olarak silinen ve unutturulan bir İslâm şiarının ihyâsı şüphe edilmemelidir ki, Müslümanın en mühim vazîfelerindendir. Zira unutulmamalıdır ki, kendimizi bizden olmayan kötü kimselere benzeterek taklid ve özenti şahsiyetsizliğinden hızla uzaklaşıp kurtulmak başta gelen mühim vazifelerimizdendir. İslam dışı kişi ve kesimlere inançta, amelde, kılık ve kıyafette muhalefetin kişiliğimizin en kestirme muhafaza yollarından olduğunu unutmamak zorundayız.
İbnu Mes’ûd (Radıyallâhu Anh) Efendimizin buyurduğundan da anlaşıldığı gibi, kılık kıyafet benzerliğinin inanç benzerliğinin temel sebeplerinden olduğu açıktır.