Son asırda uygulanan acımasız küresel planlar, ülkelerin bölünmesine ve parçalanmasına sebep oldu. İslâm coğrafyasında, Osmanlı’nın himayesinde bulunan bölgelerde birden fazla devlet kuruldu. Bu bölgeler arasında vatan topraklarımız, tek devletin yurdu olması açısından önemlidir. Böyle emniyetli ve güzel bir yurda sahip bulunmanın önemli şükür vesilelerinden biri olduğu, Sebe’ diyarı kendilerine yurt olarak verilen ümmete peygamberlerinin öğüdü üzerinden Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân edilir: “Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin! (İşte burası) tertemiz bir belde ve (Rabbiniz, günahlarınızı çokça bağışlayan) Ğafûr bir Rab!”[1]
Büyük Devlet Olmanın Sorumluluğu
Allah Te‘âlâ: “Sizinle savaşmakta olan kimselerle Allâh(ın davasını yüceltme ve dînini aziz kılma) yolunda savaşın, ama haddi aşmayın! Çünkü şüphesiz Allâh haddi aşanları sevmez!”[2] buyurarak vatanı müdafaa etmenin farz olduğunu beyân etmiştir.
Ecdâdımızın fethettiği günlerden bugünlere üzerinde yaşamakta olduğumuz bu topraklar, başı sıkışan, darda kalan ve mezâlime maruz kalan halkların sığınağı oldu. Yakın zamanda iç savaş yaşayan bölgelerin halkları da ülkemize sığındılar ve kendilerini en iyi şekilde karşılamaya, hayatlarını idâme ettirebilecekleri kamplar kurup imkânlar sağlamaya çalıştık.
Devletimiz ve milletimiz, binlerce kilometre mesafede zulüm gören mü’minleri unutmadı. Kıtalar ötesine insanî yardımlar ulaştırıldı, çadır kentler kuruldu. Bu vatanın selâmeti, âdeta mü’minlerin selâmetinin bir emniyeti hâline geldi. Devletimiz, büyük devlet olmanın sorumluluğuyla İslâm dünyasının salâhı için büyük bir sınır ötesi harekât başlattı.
İslâm Âleminin Ümidi; Güzel Vatanımız Türkiye
Geldiğimiz noktada, İslâm âleminin ümidi Türkiye’dir. Bundan dolayı, mübârek vatanımızın kalkınması için çalışmak salt vatan müdafaası değil; İslâm âleminin varlığını ve birliğini de müdafaa anlamına gelmektedir.
Bu sebeple, ordumuzun Afrin’e düzenlediği harekâtın önemi, İslâm âleminin geleceği açısından çok büyüktür. Harekâtı yönetenler ve fiilî olarak gerçekleştirenler kadar, milletimizin topyekûn destek vermesi, herkesin bu seferberliğe imkânları nispetinde katkı sağlaması, hayatî önem taşımaktadır. Hepimize önemli görevlerin düştüğü bu süreçte duâlarımızla, barış ve huzûru tesis etme gayesiyle şu anda Suriye topraklarında bulunan askerî birliklerimizin yanında olmak zorundayız.
Oluşturulan hatm-i şerîf zincirleri, okunan Fetîh Sûreleri, sâir Sûre-i Celîleler, salevât-ı şerîfeler, tesbihâtlar ve zikirler, ordumuza zafer getirecek; teheccüd namazlarını müteakip yapılan duâlar ve seher vaktinde topluca yapılan 14 secdeler ve kubbeleri “âmîn” nidâlarıyla inleten duâlar, ümmet-i Muhammed’in selâmetine vesile olacaktır inşâallâh.