Ye’cûc ve Me’cûc, Nûh (Aleyhisselâm)ın çocuklarından Yafes’in soyundan gelen çok kalabalık iki kavimdir. Kimse onlarla savaşmaya kalkışamayacak. Yeryüzünde fesat yapacaklar. Sonra Allah Teâlâ onların boyun köklerinde bir kurt meydana getirecek ve bu yüzden hepsi kırılıp, yok olup gidecekler. Ye’cuc ve Me’cuc’ün zikri âyet ve hadîs-i şeriflerde geçmektedir. Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
Nihâyet (aralarına sed yapacağı) o iki dağın arasına ulaştığı zaman onların önünde öyle bir toplum buldu ki, onlar (dillerinin garipliği ve akıllarının kıtlığı yüzünden) hiçbir söz anlamaya yanaşmıyorlardı. (Oranın halkı) dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Gerçekten Ye’cûc ve Me’cûc (isimli iki kabîlenin mensupları) bu toprakta (katliâm, tahribât ve ekinleri telef etmek sûretiyle) fesat çıkaran kimselerdir. Bizimle onlar arasında (bize saldırmalarını engelleyecek) bir sed yapmana karşılık sana bir vergi versek nasıl olur?” (Zülkarneyn (Aleyhisselâm) onlara cevâben) dedi ki: “Rabbimin beni içerisinde yerleştirmiş bulunduğu (mallar, mülkler, sebepler ve âlet-edevât gibi gerekli) şeyler (sizin bana teklif ettiğiniz ücretten) daha iyidir. Öyleyse siz bana (parayla değil de) bir kuvvet (ve insan gücüyle ayrıca güzel sanat becerisi) ile yardım edin de sizinle onlar arasında (istediğinizden daha) sağlam bir sed yapayım.
(Hadi) bana büyük demir parçaları getirin.” (Onlar da onun bu sözlerinden sonra dediğini yaptılar. Böylece o yavaş yavaş demir kütlelerini dizmeye başladı.) Nihâyet (dağların) karşılıklı iki kenarın arasını düzlediğinde:” (Körüklerle demir parçalarına) üfleyin” dedi. (Onların üflemesi) netîce(sin)de onu (kızgın) bir ateş hâline çevirince (o işte çalışanlara): ”Getirin bana da, onun üzerine erimiş bir bakır dökeyim” dedi. (Onlar söylenenleri harfiyyen yapınca o sed iyice lehimlenerek sert bir dağ hâline geliverdi. Derken Ye’cûc ve Me’cûc gelip onu delmek ve üstüne tırmanmak istedilerse de) artık onlar onun üstüne çıkmaya da güç bulamadılar, onu azıcık delmeye de en ufak bir imkân bulamadılar. [Bunun üzerine Zülkarneyn (Aleyhisselâm)] dedi ki: “İşte bu (seddi yapmaya muvaffak olmam), Rabbimden (kullarına karşı) büyük bir rahmet (eseri)dir. Ama (kıyâmete yakın o sed ardında kalan Ye’cûc ve Me’cûc’un insanlara musallat edilmesi hakkında) Rabbimin vaadi(nin gerçekleşme zamânı) gelince O onu yerle bir edecektir. Zâten Rabbimin vaadi dâimâ (yerini bulacak) bir hak olmuştur).[1]
Yeryüzüne Çıkışları
Bir başka âyet-i kerîme de şöyle buyurulur: (Hakkı bildikleri hâlde onda birleşmeyen kâfir milletlerin helâkleri böylece sürüp gidecek ve) Nihâyet Ye’cûc ve Me’cûc (kavimlerinin önünde engel olan sedd) açıldığı zaman ki, onlar (dağ ve tepe gibi) her yüksek yerden (inerek, ekinlere ve canlılara saldırmak üzere) süratlice koşacaklar.[2]
Bu âyetlerden anlaşılan Ye’cûc ve Me’cûc kavimleri eski bir topluluktur. Enbiyâ Sûresinden getirdiğimiz âyet ise kıyâmet gününe kadar devam edecek bir topluluk olduğuna işaret eder. Geçmişte yapmış oldukları bozgunculuklarını Hazreti Zülkarneyn’in yaptığı set engellemiştir. Zira âyetlerde Ye’cûc ve Me’cûc’den, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran bir kavim olarak bahsedilmektedir.
Yine âyetlerde bildirildiğine göre, Hazreti Zülkarneyn, Ye’cûc ve Me’cûc kavimlerine karşı kendisinden yardım isteyen kavme iki dağ arasında sağlam bir set yaparak yardımda bulunmuştur. İnsanlara zulmeden, bozgunculuk çıkaran Ye’cûc ve Me’cûc kavmini engellemek için, Hazreti Zülkarneyn’in yaptığı bu muhkem set, bu topluluğun zulmünü durdurmuştur. Ayrıca yine âyetlerden Hazreti Zülkarneyn’in seddinin yıkılmasının kıyamet alameti olduğu anlaşılmaktadır.
Kıyamet Alâmetlerinden
Enbiya sûresinde, Kehf sûresinde bildirilenden daha sonraki bir döneme işaret edilmekte ve Ye’cûc, Me’cûc bir kıyamet alâmeti olarak zikredilmektedir. Buna göre kıyamet öncesi dönemde, Kehf sûresinde bildirilen set yıkılacaktır. Daha sonrasında yukarda zikrettiğimiz gibi kendilerine musallat olan bir kurt ile yok olacaktır.
Ye’cûc ve Me’cûc’ün Moğol, Tatar, Çin, Mançu gibi kavimlerden oluştuğu tahmin edilmektedir. Bu konu hakkında çok sayıda Hadîs-i Şerîf vardır. Zeyneb binti Cahş (Radiyallâhu Anhâ), şöyle rivayet etmiştir:
“Resûlullâh (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem) bir kere telâşla Hazreti Zeyneb’in yanına gelerek şöyle dedi: “Lâ İlâhe illallâh, yaklaşan bir şer’den dolayı bugün vay Arap’ın haline! Ye’cûc ve Me’cûc’un Seddi’nden, şunun gibi bir delik açıldı. ” buyurarak, baş parmağı ile şehadet parmağını halkaladı. Bunun üzerine Cahş kızı Zeynep (Radiyallâhu Anhâ): Yâ Resûlellâh! İçimizde bu kadar salih kimseler varken, biz helâk olurmuyuz? diye sordu. Allah Resûlu, “Evet çirkinlik çoğaldığı zaman.” diye cevap verdi.[3]
Not. İslâm Telif Kurulu, “Ehli Sünnet Akaidi” eserinden derlenmiştir.
Dipnotlar
[1] Kehf Sûresi, 93-98.
[2] Enbiyâ Sûresi, 96.
[3] Buhârî, No. 3346.