Allah Te‘âlâ, bizlerden din olarak sadece İslâm’ı kabul etmiş, aslı tahrif edilmiş diğer semâvî dinlerin hükmünü kaldırmıştır. Din olarak Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gönderilen İslâm dinini, Müslümanların hayat ölçüsü olarak kabul etmiş ve yalnız bu dinden râzı ve hoşnut olacağını belirterek şöyle buyurmuştur:
“O kâfir olmuş kimseler, işte bu (arefe) gün(ü) sizin dininiz(i iptal etme heveslerin)den ümidi kesmiştir. O halde onlar(ın size gâlip olmaların)dan korkmayın! Ben(im emrime karşı gelmeniz durumunda başınıza gelecekler)den korkun! İşte bu gün sizin için dininizi kemâle erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim! Artık her kim bir açlık (durumun)da (çaresiz kalıp, bu yasak olan şeylerden herhangi birini yemeye) mecbur bırakılırsa, kendisi (ölmeyecek kadar yeme haddini aşma ve lezzetlenmek için yeme gibi) bir günaha meyledici de değilse, şüphesiz ki Allâh (kulunun zaruret yüzünden işlediği yasakları çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur; Rahîm’dir.”[1]
İslâm inanç esaslarına bütün hâlinde inanmak zarurî bir hükümdür. Bir kısmına iman edip diğer kısmını terk etmek asla câiz değildir. Bunun yanı sıra, Müslümanların, hayatlarının her safhasında, dinleri tahrif edilmiş olan Yahudi ve Hristiyanların örf ve âdetlerine benzemekten şiddetle sakınıp uzak durması gerekir.
Cumhuriyet devrimlerinden sadece birisi olan milâdi takvimin kabulüyle Türkiye Müslümanlarının bin yıllık İslami geçmişleriyle aralarına engeller konulmuş ve bundan böyle Hristiyan Noel kültürü halk arasında yaygınlık kazanarak Batılılaşma; resmî devlet politikası hâlini almıştır. Hafta tatilleri Pazar gününe alınmış, 1935 yılında ise Yahudilerin hafta tatilleri olan Cumartesi günleri yarım gün tatil edilmiş, 1974 yılında Cumartesi tatili tam güne çıkarılmıştır. Ancak Müslümanların tatili olan Cuma günleri için aynı durum söz konusu olmamıştır.
Bunun vahim bir sonucu olarak günümüzde maalesef millî-mânevî değerlerimiz korkunç bir tahribat altındadır. Bu tahribat sebeplerinden biri de şüphesiz yılbaşı kutlamalarıdır. Bu yılbaşı kutlamalarının aslı ne dinimizde ne de asırlardan beri gelen millî kültürümüzde bulunmaktadır. Bizim yapmamız gereken; onlara özenmemek, onları taklit etmemek, İslâm çizgisi doğrultusunda hayatımıza yön vermektir. Gayrimüslimlerin bayramlarını kutlamak; ta‘zîm yoluyla olursa, kişiyi dinden çıkarır. Ta‘zîm olmadan, sırf eğlenmek maksadıyla katılmak veya kutlamak ise haramdır.[2]
Dolayısıyla bir Müslümanın, kâfirlerin bu tür bayramları münasebetiyle onlara benzemeyi ifade eden; hediye alıp vermek; tatlı yemek ve dağıtmak; iş yerlerini tatil etmek gibi her türlü davranıştan son derece sakınması gerekir. Nitekim bu hususta, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Bizden başkasına kendini benzeten, bizden değildir; kendinizi Yahudilere ve Hıristiyanlara benzetmeyiniz.”[3]
“Kim kendini bir kavme benzetirse o, onlardandır.”[4]
“Kim bir toplumun kalabalığını artırırsa, o, onlardandır”[5]
İbn-i Kesîr (Rahimehullâh) bu hadîs-i şerîfi açıklarken şöyle demiştir:
“Bu hadîs; konuşmalarında, fiillerinde, giyim kuşamlarında, bayramlarında, ibadetlerinde ve bunların dışında bize meşrû kılınmamış ve bizim de kabul etmeyeceğimiz işlerinde kâfirlere benzemeye çalışma konusunda çok sert bir yasak ve ağır bir tehdit içermektedir.”[6]
Başka bir hadîs-i şerîfte de, “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz! Onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz! İnsanın giremeyeceği küçük bir keler/ kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz!”
(Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bu açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk: “Ya Rasûlellah! (izlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdi ve Hristiyanlar mı olacak?” Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Ya başka kimler olacaktı?”[7] buyurarak Müslümanların, başta Yahudiler ve Hıristiyanlar olmak üzere gayrimüslimleri taklit etmek, onlara benzemek felâketine düşeceklerini bildirmiştir.
Bütün bu ikazları dikkate almalı ve mü’mine yakışmayacak tavırlardan sonn derece sakınmalıyız.
Dipnotlar
[1] Mâide Sûresi:3
[2] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. 4, s. 754.
[3] Tirmizi, No:2695.
[4] Ahmed ibn Hanbel, el-Müsned, c. 9, s. 123, No:5113; Ebû Dâvûd, No:4031.
[5] İbn Hacer, el-Metâlibu’l-Âliyye, c. 2, s. 42, No:1605 (Ebû Ya‘lâ’dan rivâyet etmiştir).
[6] İbnu Kesîr, Tefsîru İbn Kesîr, c. 1, s. 373 (Bakara Sûresi:104. âyetin tefsîri).
[7] Buhârî, No:3456; Müslim, No:6 (2669).