Varlığın hakikî sahibi olan Allah-u Te‘âlâ’nın lütfettiği maldan zekâtı vermekten geri duran ve hayır hasenat yollarını benimsemeyen kimselerin durumu hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:
“Allâh’ın, fazl(u ihsan)ından kendilerine vermiş olduğu şeyle cimrilik yapa(rak zekât ve hayra mâni ola)n kimseler, sakın ha o (cimrilik huyu)nu kendileri için bir iyilik sanmasın! Bilakis o (cimrilik, kendilerine azâbı celbedeceğinden,) onlar için büyük bir şerdir. O kendisiyle cimrilik ettikleri şey kıyâmet gününde mutlaka (yılan şeklinde) boyunlarına iyice dolanacaktır. (Zaten Allâh-u Te`âlâ’nın onların yardımına ihtiyacı yoktur. Zira) göklerin ve yerin mirası ancak Allâh’a âittir. (Nitekim kâinat helâk olduğunda, o zamana kadar herkesin sahip olduğu tüm değerler Allâh-u Te`âlâ’ya kalacaktır.) Allâh (cömertlik ve cimrilik dâhil) yapmakta olduğunuz şeyleri(n görünen ve görünmeyen tüm yönlerini çok iyi bilen ve karşılığını verecek olan bir) Habîr’dir.”[1]
Enes ibnü Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Namazla zekâtı birleştirinceye kadar, zekât vermeyen bir adamın, Allah(-u Te‘âlâ) namazını kabul etmez, şüphesiz ki, Allah(-u Tealâ) onları (namazla zekâtı) birleştirmiştir, siz onların arasını ayırmayın.”[2]
Ebû Şurayh el-Huzaî (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kıyamet gününde Allah(-u Tealâ) zekât vermeyene, yetim malı yiyene, büyü yapana ve aldatana nazar etmeyecek (rahmetiyle bakmayacak)tır.”[3]
Rivayet olunduğuna göre, Bir kere Musa (Aleyhisselâm), huzur ve huşû ile namaz kılan bir adama rastladığında: “Ya Rabbi! Bu kulun ne güzel namaz kılıyor.” dedi. Allah-u Tealâ da: “Eğer o, her gün ve gecede bin rekât namaz kılsa, bin köle azad etse, bin cenaze namazı kılsa, bin kere haccetse, bin kere gazada bulunsa, malının zekâtını ödemedikçe bunlar ona fayda vermez.” buyurdu.[4]
İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivayet olunduğuna göre, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Her sene zekâtı verilmeyen mal mel’undur. Her kırk gecede bir belâlanmayan beden mel’undur. Ayak sürçmesi, musibet, hastalık, tırmıklanmak, göz seğirmesi ve bunların fevkindeki her sıkıntı verici şey belâdan sayılır.”[5]
Zekât, Malı Temizler ve Korur
İşte bu haberleri duyanlar, fakir olarak ölmeden gönül hoşluğuyla mallarının zekâtını versinler, zira zekât vermemek ahirette büyük azaplara sebep olacağı gibi, zekât vermek de ahirette büyük sevaplara, dünyada da malını muhafazaya vesile olacaktır. Nitekim Abdullah ibnü Mesud (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin, belâya da dua hazırlayın.”[6]
Nakletmiş olduğumuz âyet-i kerîmeden ve konuyla ilgili hadîs-i şerîflerden anlaşılan mânâ şu olmalıdır: Bir kimse vefat ettiğinde bıraktığı mal, varislerine intikal eder. Varlığın hakikî mâliki Allah Te‘âlâ olduğundan, kıyamette cümle âlem helâk olup da Allah Te‘âlâ’dan başka bir mâlik kalmayacağından bütün variyet O’na intikal edecektir. Bu duruma bağlı olarak Allah Te‘âlâ’nın, mal sahiplerine varis kabulüyle: “Göklerin ve yerlerin mirası Allâh-u Te‘âlâ’nındır…” ifadesi yerini bulmuş olacaktır.
Bu hakikate bağlı olarak, Allâh-u Te‘âlâ’nın mâlik olduğu varlığı O’ndan kıskanıp da O’nun yolunda harcamak hususunda cimrilik edenler, bu malların kendilerine kalmayacağını fark etmeli, ne kadar büyük bir günah işlediklerini anlamalı ve bütün bu ikazlara kulak vermelidirler.[7]
Zekât ve Fitreleriniz İlim ve Yardımlaşma Yolunda Köprü Olsun!
Peygamberlerin sünnetinden olan ihtiyaç sahiplerine ikrâm ve yardımda bulunmaya yönelik infâk hasleti, varlıklı kimselerden ihtiyaç sahiplerine mânevî bir köprü vazifesi gören aşevleri ve sosyal yardım müesseseleri ile müşahhas bir hâle bürünmüş ve İslâm medeniyetinin yapıtaşlarından biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır.İsmailağa, biri Avrupa diğeri Anadolu yakasında olmak üzere her gün ortalama 2500 kişilik sıcak yemek ikrâmında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve düzenlediği kumanya organizasyonlarıyla bu mânevî köprüyü günümüzde de muhafaza etmektedir. Sizler de bu hizmetlere ve hayra zekât ve fitrelerinizle destek sağlayarak bütün bu faaliyetlerden hâsıl olacak ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz.
Zekâtlarınızı kolay bir şekilde göndermek ve konuyla ilgili bilgi almak için tıklayınız…
Aşevi hizmetlerimiz ve kumanya organizasyonumuz konusunda bilgi için tıklayınız…
Arapça ve Hâfızlık Talebelerimizle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] Âl-i İmrân Sûresi:180
[2] Deylemî, Firdevs, 5/133, No:7725; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummal, No:15788
[3] Deylemî, Müsnedi Firdevs, 5/132, No:7720
[4] İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 2/134
[5] Deylemî, Müsned-i Firdevs, 5/128, No:6395
[6] Deylemî, Müsnedi Firdevs, 2/206, No:2480; Heysemî, Mecma‘u’z-Zevâid, 3/63
[7] Mahmud Efendi Hazretleri, Rûhu’l-Furkân Tefsiri, c.4, s.413-415’ten hazırlanmıştır.