﴾ لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنْقَلِبُوا خَٓائِب۪ينَ ﴿
Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri Bedir muharebesinde size niçin yardım etti? (لِيَقْطَعَ) kessin için, neyi? (طَرَفًا) bir tarafı, yani bir kısmının kafasını, kimden? (مِنَ الَّذ۪ينَ) o kimseler ki (كَفَرُٓوا) kâfir oldular (اَوْ يَكْبِتَ) yahut kızdırsın, kimi? (هُمْ) onları, Yani kâfirleri bozguna uğratarak mahzun etsin de, (فَيَنْقَلِبُوا) dönsünler, yani geri dönüp gitsinler, ne oldukları hâlde (خَٓائِب۪ينَ) hâip oldukları (emellerine kavuşamadıkları) hâlde. (Âl-i İmrân Sûresi:127)
Meâl-i Şerîfi
Allâh(-u Te‘âlâ Hazretleri) kâfirlerden bir kısmını kessin (böylece onların sayısını azaltsın) yahut da onları (bozguna uğratarak) kızdırsın da hâib (umdukları zafere ulaşmaktan mahrum) oldukları hâlde (yurtlarına mağlûp ve ümitsiz bir hâlde geri) dönsünler için (Bedir muharebesinde size yardım etti).
Îzâhât
Hâzin tefsirinde zikredildiğine göre, Alâh-u Te‘âlâ Hazretlerinin, kâfirlerin bir tarafını kesmesinden maksat: Bedir günü kâfirlerin ileri gelenlerinden yetmiş kişiyi öldürmesi, yetmiş kişiyi de esir etmesidir.
İmâm-ı Fahrurrâzî’nin beyanına göre, (كَبْتْ) Kebt: Lügatta bir şeyi yüz üstü yere vurmaktır. Bundan maksat rezil etmek, helâk etmek, bozguna uğratmak, lânet etmek, kızdırmak ve zelil etmek gibi manalardır. Bu kelimenin tefsiri hakkında müfessirler bütün bu manaları vermişlerdir.
İmâm-ı Fahrurrâzî’nin beyanına göre, Mevlâ Te‘âlâ’nın, müminlere meleklerle yardım ettiğini açıklamasında iki fayda vardır.
1. Müminlerin kalplerine sevinç vermek,
2. Allâh-u Te‘âlâ’nın yardım edeceğini bilerek kuvvet ve cesaret kazanmaları.
Şu iki faydadan, ikincisinin asıl maksat olduğuna işaret için, bir işin sebebine delâlet eden (lâm) ile (وَلِتَطْمَئِنَّ) buyurulmuştur. Çünkü kalp gücüne sahip olmayan askerden hiçbir şey beklenmez, hatta kendine itimat ve güveni olmayan bir milletten fayda beklenemez.
Binaenaleyh bir millet için kendi varlığını bilmek, kalp cesaretine sahip olmak ve manevi gücünü yüksek tutmak milletin varlığını devam ettiren sebeplerden en büyüğü olduğundan, iş başında bulunanların, daima milleti yükseltmeleri, askerin kuvve-i maneviyesini yüksek tutmaya çalışmaları gereklidir.
Allâh-u Te‘âlâ’nın Yardımında İki Fayda Vardır
Allâh-u Te‘âlâ’nın yardımında da müminlere iki fayda vardır:
1. Kâfirlerin bir taifesini helâk edip kuvvetlerini kırmak,
2. Onları mağlûp, rezil ve rüsvay etmekle dîn-i mübîn-i İslâm’ın temelini kurmak.
Görüldüğü gibi, yukarıdan beri zikredilen âyet-i celîlelerde, Allâh-u Te‘âlâ’nın yardımı kulların takvasına bağlanmıştır.
Takva ise, farz ve vacipleri yerine getirip, haramları terk etmekle mümkün olacağından, Allâh-u Te‘âlâ’nın yardımının kendisine kullukta devam edip şer‘î vazifeleri hakkıyla yerine getirmeye çalışanlara nasib olacağı açıklanmıştır.
Binaenaleyh ehl-i İslâm’ın mağlûbiyeti (yenilgisi) daima şeriat ve sünnete uymaktaki gevşeklikleri yüzünden, Allâh-u Te‘âlâ’nın terbiyesine müstahak olmaları sebebiyledir. Bu nedenledir ki, şeriata riayet azaldıkça mağlubiyet o nisbette çoğalmıştır, çünkü dinine sahip olmayan bir milletin fertleri arasında irtibat olmadığından düşmana karşı metanetleri (dayanma güçleri) olamaz.
Yoksa, Şeriat-ı Garrâya ve Sünnet-i Seniyye’ye hakkıyla yapışan milletin ordusu hiçbir zaman mağlûp olmaz. Hazreti Ömer zamanında meydana gelen muharebelerde görülen büyük fetihler buna şahittir.
İktibâs: Mahmud Efendi Hazretleri, Rûhu’l-Furkân Tefsiri, c.4, s.164-165.