Mevlâ Te‘âlâ insanoğlunu, pâk zâtından –isim ve sıfatları vasıtasıyla- haberdâr olmak gibi lütufların en büyüğüyle ve kulluk gibi vazifelerin en mukaddesi için yarattı. “Bilinmeyen gizli bir hazine idim, bilinmek istedim, bilineyim diye halkı (kâinat) yarattım”[1] ve “Ben, cinleri ve insanları (hiçbir hikmetle değil,) ancak (ve ancak Beni tanısınlar ve) Bana (hakkıyla) kulluk et(mekle mükellef edil)sinler diye yarattım!”[2] hakikatini ve daha nice hakikatleri, rasulleri ve nebîleri aracılığıyla insanlara tebliğ etti. Helâller ve haramlar beyan edilip şüphelilerden mümkün mertebe kaçınmanın önemi öğütlendi.
Bir yanda hakikatin tebliği, diğer yanda insanı bu tebliğe riayetten alıkoymak için var gücüyle çalışan nefis ve şeytanın aldatmacaları, vesveseleri! Şartları hâiz her insan için mükellef çağda başlayan bu mücadelede tarihten bugüne kimileri kazandı, kimileriyse kaybetti. Mücadelede tökezleyenler, açık olan tevbe kapısına yönelerek Mevlâ Te‘âlâ’ya sığınmanın mânevî zevkine eriştiler. Buna yol bulamayanlar ya da inanmayanlar, ebedî kaybedenlerden oldular.
İnsanoğlu, yeryüzündeki hayatını sürdürürken birçok konuda gelişme kaydettiği gibi, günah, fısk ve isyan konusunda da birtakım şeyler icat etti. Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olduğu dönemde Araplar tarafından bilinmeyen uyuşturucuyla, mü’minler, İslâmiyet’in, daha evvelki medeniyetlerin kurulduğu bölgeler olan Irak, Şâm, Basra çevresi ve Hint coğrafyasına yayılması neticesinde tanıştılar.
Aklı Örten, İnsanı İnsan Yapan Esas Değerini Düşüren Bir Rezilet
Yaratılışla ilgili olması açısından “hulk” kelimesinden türemiş olan ahlâkı, İslâm’ın vaz‘ ettiği ahkâm esasıyla ele alan ulemâ, ahlâkî davranışları faziletler ve reziletler başlıkları altında toplamışlardır. Bu sınıflandırmaya göre uyuşturucu madde bağımlılığı, rezîletler arasında en düşük bir seviyede yer almaktadır. Zira uyuşturucu maddeler, insanı insan yapan esas değer olan aklı örtüp işlevsiz hâle getiren bir tesire sahiptir.
Arapça ve Farsçada “muhaddir” (örten, kapayan) olarak karşılanan uyuşturucunun tıptaki karşılığı olan narkotik kelimesi yunanca olup “narke” (uyku) köküne dayanır. Kadîm fıkıh kitaplarımızda bulunan “muhaddirât” ifadesi, ilgili maddelerin niteliğini belirtmek için kullanılmışken uyuşturucunun yaygınlaşmasının ardından bu maddeleri ifade sadedinde yer almıştır.
Moğol istilâsıyla beraber arttığı ve Memlükler döneminde yaygınlaştığı kaydedilen uyuşturucu madde kullanımıyla ilgili olarak devletler çok geçmeden tedbir almaya başlamış ve bu gibi maddelerin önünü kesmeye çalışmışlardır. Osmanlı devrinde bilhassa Ebüssuûd Efendi ve Şeyhülislâm Kemalpaşazâde gibi âlimlerin meşihat dönemlerinde açık bir mücadele başlatılmış, Sultan 4. Murad döneminde daha da sert tedbirler alınarak mücadele en ciddî şekilde sürdürülmüştür. Yaygınlığın had safhaya eriştiği 20. asırdan itibaren uyuşturucuları ve bağımlılık yapan maddeleri engellemeye yönelik tedbirler hakkında beynelmilel ittifaklar sağlanmıştır.
Bişr-i Hâfî Gençlik ve Dayanışma Derneği
Allah Te‘âlâ’nın yasak ettiği sarhoşluk veren içki ve diğer maddelerle olan mücadelemizi, Bişr-i Hâfî Gençlik ve Dayanışma Derneği vasıtasıyla sürdürüyoruz. Bişr-i Hâfî Gençlik ve Dayanışma Derneği, büyük ölçüde aile yapılanmasının eksik ve yetersizliği sebebiyle, sevgi ve ilgiden mahrum kalıp kötü alışkanlıklara müptelâ olan çocuklarımıza ve gençlerimize merhamet eli uzatarak onları hayata ve İslâm’a yeniden kazandırmaya çalışmaktadır. Başkanımızın ve gönüllülerimizin destekleriyle sürdürdüğümüz mücadele, çok geçmeden semeresini verdi; uyuşturucu madde bağımlısı hâline gelen birçok genç kardeşimiz alışkanlıklarından kurtuldu ve İslâm’ın güneşiyle buluştu.
Çağımızda kendilerini hedef alan sorunlarla boğuşan gençlerimizi karanlıktan aydınlığa çıkarma gayesiyle faaliyet gösterdiğimiz ve mânevî dünyanın varlığını onlara aile sıcaklığında hissettirdiğimiz, sunduğumuz rehabilitasyon hizmetinin yanında İslâm ahlâkı ve temel dinî bilgilerle buluşturduğumuz derneğimize destek sağlayarak hizmet ve faaliyetlerimize ortak olabilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız…