Bizleri Dîn-i Mübîn-i İslâm ile şereflendiren Cenab-ı Hakk’a hamd olsun. Mevla Teâlâ’dan gelen vahyi insanlara tastamam ulaştırmış ve insanların doğru yol üzere sabit kalması için hayatlarının her döneminde ciddi mücadeleler vermiş, başta peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) olmak üzere tüm peygamberlere âl ve ashablarına salât ve selâm olsun.
İnsanların ebedi saadete ulaşmaları için doğru bilgiyi öğrenmeleri ve yaşamaları gerekmektedir. Bu sebeple bizlere düşen her daim ihlaslı bir şekilde ilimle ve alimle beraber olmaktır. Doğru bilgiyi öğrenmek içinde Rabbânî Âlimlerin gözetiminde olmamız gerekir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Âlimler peygamberlerin varisleridir.”[1] Bu hadise mazhar olan kimseleri tek tek saymak mümkün değildir. Her âlim kendi derecesine göre bu hadise mazhar olmuşlardır. Bizlerde bu hâdis-i şerife mazhar olan Efendi Hazretlerimiz’in (Kuddise Sirruhû) ilim hakkındaki sözlerinden misaller vereceğiz;
- İlim, amel, ihlas. Üçü bir arada olsun, bunları cemet, dünyayı fethedersin.
- İnsanlar et gibi, ulemâ tuz gibidir. Tuzsuz et koktuğu gibi, ulemâdan ve onların sohbetinden mahrum kalanlar da kokar.
- Ey talebeler! Sizler kurumuş toprakların yağmur yüklü bulutlarısınız. Direksiz kubbelerin direklerisiniz.
- Bugünkü tahsil ölümden ötesini haber vermiyor. Buna siz nasıl yüksek tahsil dersiniz?
- Bir adam bir kişiye Kur’ân okutsa bütün dünyaya bedeldir. Bize Kur’ân okuyup okutmak ufak bir şey mi geliyor?
- Bilgisiz bir kimse savaş davuluna benzer; sesi çoktur, içi boştur.
- İki kişi iki kişiyi kıskanmaz; baba oğlunu, hoca talebesini.
- Hocaların bir âdeti var: bir âyeti okusalar veya dinleseler, söylemek için hemen cemaat gelir hatırına. Halbuki hatırına önce kendini getirmeli. Farkında değil, başkalarına iyilik edecek, kendini yakacak.
- İlmi olup da okutmayan, evlerinde boş boş oturan hoca hanımlar keşke iki talebe de olsa okutsaydım da âhirete ev hanımı vasfında gelmeseydim diyecek, bu yola hizmet etmediklerine çok pişman olacaklar.
Efendi Hazretlerimiz’in (Kuddise Sirruhû) yukarıda zikrettiğimiz hikmetli sözlerinden çıkaracağımız dersler sırasıyla; ilim, amel ve ihlasın birleşmesi ile oluşacak gücün önemi, Mevla Teâlâ’nın ve Rasulûllah (Aleyhisselâm) efendimizin hep övdüğü sınıf olan ulema sınıfının fazileti, ilim talebesinin ne kadar kıymetli olduğu, asıl öğrenilmesi gerekilenin İslâm-i ilimler olduğu, bir kişiye Kur’ân-ı Kerim öğretmenin fazileti, ilimsiz kimsenin boş davula benzediği, hoca ile talebe arasındaki bağı, hocaların anlattıklarını öncelikle kendilerinin tatbik etmesi gerektiğini ve ilim talebesi okutmanın ne kadar kazançlı olduğunu bize anlatmıştır.
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü insanlar arasında en şiddetli azaba çarptırılacak olan, ilmi kendisine fayda vermeyen âlimlerdir.”[2] Bu hâdis-i şeriften Peygamber (Aleyhisselâm)ın çıkarmamızı istediği ders ise; bu kadar yüksek mertebe olan ilmi öğrenmiş kimseler, eğer fani dünyaya meylederlerse, İslâm’ın emir ve yasaklarına uymazlarsa onların ahirette çarptırılacağı cezaya, dünyada öğrendiklerinin kuru bir emek olduğunu vurgu yapmıştır.
Cenab-ı Hakk’tan niyazımız İslâmî ilimlere gönül vermiş âlimlerin dünyada yolundan, ahirette yanından ayırmasın. Bizleri, ilmi ihlaslı kimselerden, doğru bir şekilde öğrenip cihanın dört bir yanına ulaştırabilenlerden eylesin.
Dipnotlar
[1] Ebû Davûd, İlim 1.
[2] Taberânî, el-Mu‘cemü’s-Sağîr, 1/305