19 Temmuz mîlâdî târihi, Endülüs Fâtihi Tarık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh)in Cebelitarık boğazını aşarak İspanya’ya ayak bastığı gündür. Bu vesileyle Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh)i hayırla ve minnetle yâd ediyoruz.
Emevîlerin bir komutanı olarak Endülüs’ü fetheden Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh)in, Kuzey Afrika’da yaşayan Berberîlere mensup bir aileden olduğu ifade edilmektedir. Anlatıldığına göre Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh), İslâm ordularının Kuzey Afrika’yı fethi sıralarında esir düşmüş ve serbest bırakılmasının ardından dönemin Emevî valisi Musa bin Nusayr’ın komutasında askerî alanda faaliyet göstermiş, Tanca ve Ceuta gibi önemli şehirlerin fethinde bulunmuş ve Tanca valisi olarak Endülüs fethedilinceye dek bu vazifeyi îfâ etmiştir.
Endülüs’ün fethinden evvel İspanya’ya hâkim olan Vizigot Krallığı’nın zayıflamasına bağlı olarak gelişen karışıklıklardan istifade ederek bölgeyi İslâmiyet’le tanıştırma amacı güden Musa bin Nusayr, Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh)i 711 senesinde 7000 askerden oluşan bir orduyla İspanya’ya gönderdi.
Cebelitarık Boğazı Onun İsmiyle Tesmiye Edildi
Cebelitarık Boğazı olarak adlandırılmış olan boğaz adını, burayı geçerek İspanya’yı fetheden ordunun başında bulunan Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh)den almıştır. Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh) komutasındaki ordu Carteya ve Algeziras şehirlerini hâkimiyeti altına aldıktan sonra bölge içlerine ilerlerken, Musa bin Nusayr’den yardım istedi ve onun desteğiyle birlikte Kurtuba, Archidor ve Libire gibi önemli kentler fethedildi. Zaragoza, Aragon, Leon, Lieda şehirlerinin de fethiyle bölgeye İslâmiyet, tamamen hâkim olmuş oldu.
Gemilerin ve Teçhizatın Ateşe Verilmesi
Târık bin Ziyâd (Rahmetullâhi Aleyh), fethi için ayak bastığı topraklarda gerçekleşecek olan mücadelenin ziyadesiyle çetin olacağının farkındaydı. Askerin geri dönüş düşüncelerini tamamen ortadan kaldırmak ve fedakârlıklarını, en üst seviyeye çıkarmak için gemileri ve teçhizatı ateşe verdikten sonra onlara şöyle hitap etti:
– Ey mücahid kardeşlerim! Görüyorsunuz, arkamızda deniz, önümüzde düşman var. Artık geriye dönüşümüz kalmadı. Düşmana saldırıp bu toprakları almadan başka çaremiz yoktur.
Ey askerlerim! Bize ancak doğruluk ve sabır yaraşır. Kısa zamanda, düşmana saldırıp, hedefe varamaz isek, kendimizi telef etmiş ve karşı tarafa cesaret vermiş oluruz. Bunun için muhakkak düşmanı yere sermemiz lazımdır. Biliyorum ölümden korkmazsınız! Fakat ölmek çare değildir. Hedefimiz ölmek değil İslâm’ı yaymaktır.
Ey askerlerim! Benim durumum da sizinkinden farklı değildir. Bildirdiğim tehlikeler, aynen benim için de geçerlidir.
Kendimi tehlikeden bertaraf edip, sizleri ölüm ile karşı karşıya getirmiş değilim.
Sıkıntılara, tehlikelere katlanmadan, rahata kavuşulamaz. Sıkıntılara katlanın ki, sonunda tatlı meyveleri toplayalım. Halifemiz, sizin yiğitliğinizi, kahramanlığınızı bildiği için, bu işle vazifelendirdi.
Yapacağınız kahramanlık asırlarca anılacak bütün müslümanlardan hayır dua alacaksınız. Savaşta sizin önünüzde olacağım, bütün gücümle düşmana saldıracağım. Düşman komutanını bizzat kendi elimle öldüreceğim, eğer hedefe varamadan şehid düşer isem, hemen içinizden birini komutan tayin edin, sakın savaştan dönmeyin.
Endülüs’ün İslâm tarihi ve Avrupa tarihi açısından ehemmiyeti hakkında mâlumat edinmek için: Karanlıklar Altındaki Batının Işığı Endülüs