‘’HTM’’ kökü temelde: ‘’bir şeyin sonuna ulaşmak’’ anlamına gelmektedir. Bu kelimenin ‘’mühürlemek’’ anlamı da vardır. Mühürleme işlemi de bir işin tamamlanmasını müteakip gerçekleştirilen bir işlemdir.
Hatim, hatme ya da hatim indirme tabirleri, “Kur’ân-ı Kerîm’i ezber veya yüzünden, başından sonuna kadar okumak’’ şeklinde tarif edilebilir.
Her yıl Ramazân-ı Şerîf ayında, o ana kadar nâzil olan âyetleri Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile Cebrâîl (Aleyhisselâm), karşılıklı olarak birbirlerine okuyup mukabele ederlerdi. ‘Arza’ olarak bilinen bu karşılıklı okuma, daha sonraları Müslümanlar arasında “mukabele” geleneğinin temelini teşkil etmiştir. Ramazân aylarında mukabele şeklinde hatim okuma geleneği, özellikle Osmanlı topraklarında ve günümüzde Türkiye’de yaygın şekilde sürdürülen bir âdettir. Yine ‘Arza’dan hareketle Ramazân aylarında terâvîh namazlarının hatimle kılınması da, İslâm dünyasında Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)den beridir gelen yaygın uygulamalardandır.
Kur’ân’ı Sadece Yüzüne mi Okumak?
Özellikle modern dönemlerde, Mealcilik akımının da revaç bulmasıyla birlikte, Kur’ân-ı Kerîm’i yüzüne okumanın hiçbir anlamı olmadığını, asıl gayenin manaya yönelmek olduğunu savunan ve böylelikle yüzüne okumayı öteleyen bir anlayışın geliştiği görülmektedir. Kur’ân-ı Kerîm ile bir Mü’minin münasebeti elbette ki yüzüne ve ezbere okumak kadar onun dili ve mânâsına vukûfiyet, hükümleriyle amel düzeyinde olmalıdır. Fakat bu, yüzüne okumanın herhangi bir şey ifade etmediği anlamına da gelmemektir. Özellikle de ‘’Kur’ân’a (harflerine ve ayetlerine) bakmanın ibadet olduğu’’, ‘’her harfine kat be kat ecirler verileceği’’ yönündeki rivayetlerle, mânâyı anlama vurgusu yer almayan âyet ve hadîsler bu hakîkati açıkça ortaya koymaktadır.[1]
Hatm-i Şerîf İndirmenin Sübûtu ve Fazîletleri
Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona okumanın bir ibâdet sayılmasına dair rivâyetlerin, mutemed hadis kitaplarımızda müstakil bab altında kaydedilmiş olması, bu haberlerin çok sayıda olduğunu göstermektedir.[2]
İslâm’ın ilk yıllarından itibaren, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup hatmetmek, en fazîletli ibâdetlerden biri olarak kabul edilmiştir. Başta Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în) efendilerimiz olmak üzere, sonra gelen ulemâ ve sulehânın da hayatlarında yaptıkları Kur’an hatimlerini vurgulu bir şekilde dile getirmiş olmaları, bu ehemmiyeti işaret etmektedir.[3]
Hatim yapmak her ne kadar Kur’ân-ı Kerîm’i Fâtihâ-i Şerîfe’den Nâs Sûresine kadar baştan sona okuyup bitirmeyi ifade etmekteyse de, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bizzat uygulamaları esas alınarak Nâs Sûresini okuyup bitirdikten sonra yeni bir hatme başlama azmini ortaya koyma anlamında Fâtihâ-i Şerîfe’nin ve Bakara Sûresinin ilk beş ayetinin okunması, sünnet kabul edilmiştir.[4]
Kur’ân-ı Kerîm’i Hatmetme Süresi
‘’Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetme süresi ne kadar olmalıdır?’’ sorusu çerçevesinde vârid olmuş hadîs-i şerîflerin genel anlatımını özetleyerek aktaracak olursak, her bir Müslümanın gücü nispetince, otuz günden başlayarak üç günde bir gerçekleştirme ölçüsüne kadar hatm-i şerîfte bulunmanın, Hakk’ın rızasına uygun bir amel olacağını ifade edebiliriz. Buna mukabil ulema; yedi günde (bir haftada) hatim indirmeyi müstehab kabul etmiştir. Kimi âlimlere göre Kur’ân-ı Kerîm’i üç günden daha az bir sürede hatmetmek de mümkün ve câizdir. Hiç olmazsa, yılda en az iki kez hatim indirmek bir vazife olarak addedilmeli, mümkün olduğu takdirde ‘’amellerin hayırlısı sürekli olandır’’ hadîs-i şerîfi doğrultusunda günde en az bir hizb kadar Kur’ân okumak, âdet haline getirilmelidir. [5]
Ramazân-ı Şerîf’te Hatm-i Şerîf ve Mukabele Geleneği
Başta hadîs kitaplarımız olmak üzere, menâkıb, tabakât, vefâyât ve ricâl kitaplarımızda yer alan haberler bize eslâfımızın Kur’ân hatmine Ramazân-ı Şerîfte daha bir ihtimam gösterdiklerini telkin etmektedir. Bu durum elbette ki, Kur’ân-ı Kerîm’in Ramazân-ı Şerîf’te indirilmeye başlanması hasebiyle bu ayın ‘’Kur’ân Ayı’’ olarak anılmasından kaynaklanmaktadır. Ramazân-ı Şerîf’te Kur’ân-ı Kerîm ile hemhâl olmak elbette güzel bir iştir; fakat Kur’ân-ı Kerîm ile münasebetimizin, bütün sene boyunca sıcak ve canlı tutulması gerektiği de asla unutulmamalıdır.
Bir Gaye İçin Hatim İndirmek
Hatm-i Şerîf’e bir gaye üzerine başlayıp bu niyet üzere gerçekleştirmeye yönelik, seleften herhangi bir haber vârid olmamışsa da, Kur’ân-ı Kerîm ile teberrük ve tevessülde bulunmanın genel meşrûiyeti ve hatm-i şerîflerin sonunda topluca dua etmenin müstehab kabul edilip hatm-i şerîflerden sonra yapılacak duaların makbul olduğuna dair nakledilmiş haberler bize, böyle bir uygulamanın câiz ve meşrû olduğunu göstermektedir. [6]
Hatm-i Şerîf’le Terâvîh Namazı
Terâvîh namazı adını, selamla bölünmüş rekâtlarının ardından gerçekleştirilen tervîha adı verilen dinlenme sürecinden (tervîhâ, çoğulu terâvîh) almıştır. Bu sebeple Terâvîh namazı, ilk dönem kaynaklarımızda, ‘’Kıyâm-ı Ramazân’’ şeklinde kayıtlı bulunmaktadır. Gündüzü oruçlu olarak geçirilen Ramazân gecelerinin ihyâsı, terâvîh namazıyla gerçekleşmektedir. Terâvîh namazına dair hadîs-i şerîflere bakıldığında Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)in bu namazı, kurrâdan olan sahâbîlere uyarak kıldıkları ve kıraatin de genellikle uzun tutulduğu hatta bu namazların kıraatinin, sonunda hatim gerçekleşecek bir keyfiyetle takdir edildiği görülmektedir.[7]
Eslâfımızdan tarih boyunca nesilden nesle aktarılarak gelen bu sünnet, Osmanlı ecdadımız döneminde daha bir hassâsiyetle yaşatılmış ve bizlere kadar intikal etmiştir. Bugün her ilimizin en az bir ya da birden fazla ilçesindeki camilerde bu tatbikat sürdürülmektedir…
Dipnotlar
[1] Konuyla ilgili olarak atıfta bulunmuş olduğumuz âyet-i kerîmeler: Fâtır Sûresi:29; İsrâ Sûresi:82; Müzzemmil, Sûresi:4.
Kur’ân-ı Kerîm’in öğrenilip okunması ve hatmedilmesi açısından yalnızca yüzüne okumanın, mânâsını anlayarak okumanın ve onu okuyup anladıktan sonra amel etmenin bu âyetlerle ilgili delâleti açısından müfessirler farklı birtakım îzahlarda bulunmuşlardır. Bu îzahlar için bkz. Hazreti Mevlânâ eş-Şeyh Mahmûd en-Nakşibendî, el-Müceddidî, el-Hâlidî, el-Ufî, Kur’ân-ı Kerîm’in Fazîletleri ve Okuma Âdabı, Ahıska Yayınevi, İstanbul, 2013.
[2] Hatm-i Şerîf ibadetinin: Dârîmî, Mecme‘u’z-Zevâid gibi hadis kaynaklarında; el-Burhân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân ve el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân gibi ‘Ulûmu’l-Kur’ân kitaplarında “Hatmu’l-Kur’ân: Kur’ân’ı hatmetme” özel başlığı altında ele alındığı görülmektedir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kur’ân’ı hatmedip tamamlamak gecenin ilk vaktine rastlarsa, melekler hatim yapana sabaha kadar dua ederler. Şayet hatim gecenin sonuna rastlarsa melekler akşama kadar hatim yapana dua ederler.” Dârimî, Sünen, No:3483.
[3] Abdullah İbn Mes’ûd (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir: “Rasûlullah (Sallâlâhu Aleyhi ve Sellem)in huzûrunda yetmiş sûre okudum. İnsanların en hayırlısı Ali ibnü Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)ın yanında da Kur’ân’ı hatmettim.” Tâbiîn âlimlerinin önde gelenlerinden Mücâhid, sahâbenin en büyük âlimlerinden biri olan İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ)nın huzûrunda Kur’ân’ı yirmi dokuz defa hatmettiğini özel olarak aktarmıştır. Bazı âlimler Kur’ân-ı Kerîm’i hayatları süresince binlerce kez hatmetmişlerdir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Kur’ân-ı Kerîm’i “Dört bin”, “on sekiz bin”, “kırk bin”, hatta “kırk iki bin” defa hatmetmiş olan insanlardan bahsedilmektedir.
[4] Konuyla ilgili hadîs-i şerîflerden birinde hatmin ardından okumaya devam etme yönündeki tavsiye şöyle yer almıştır: “Rasûlullah Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), ‘Hangi amel Allah katında en sevimlidir?’ sorusuna; ‘Bitiren (hatmeden) ve başlayandır’ cevabını verdi. ‘Bitiren ve başlayandan maksat kimdir?’ diye sorduklarında ‘Kur’ân’ı başından sonuna kadar okuyan, (hatmi) her bitirişinde de hemencecik yeniden okumaya başlayandır’ buyurdu.” Nitekim Mekke kârîleri, Kur’ân’ı hatmettiklerinde okumaya devam edip Fâtiha Sûresini ve Bakara Sûresinin ilk beş âyetini de okuduktan sonra okumaya ara verirlerdi. İşte bu okuyuşa hadîs-i şerîfte ifade edilen “el-hâl ve’l-murtehil” adı verilmiştir. (İbnü’l-Cezerî, en-Nihâye fî Ğarîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, (tah. Tahir Ahmed ez-Zâvî – Muhammed Mahmud), Mektebetü’l-‘İlmiyye, Beyrut, 1979, I, 1035; İbn Manzûr, Lisânu’l-‘Arab, XI, 171.)
[5] Zâhidlerin büyüklerinden Hakîm et-Tirmizî, Allah Te‘âlâ’ya taat ve ibâdette “zayıf kimselerin” hatminin kırk günde bir, “kavi ve güçlülerin” hatminin ise yedi günde bir olduğunu söyledikten sonra Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) nezdinde hatim yapmanın çok önemli bir davranış olduğunu ortaya koyan şu hadîs-i şerîfi nakletmiştir: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e: ‘Ey Allâh’ın Rasûlü! Kur’ân’ı yedi günde hatmeden hakkında ne buyurursunuz? diye soruldu ve O: ‘Mukarrebînin amelidir’ buyurdu. ‘Kur’ân’ı beş günde hatmeden hakkında ne buyurursunuz?’ diye soruldu ve O: ‘Sıddıkların amelidir’ buyurdu. ‘Kur’ân’ı üç günde hatmeden hakkında ne buyurursunuz?’ diye soruldu ve O: ‘Nebîlerin amelidir’ buyurdu. (Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl, c.2, s.285.
[6] Merfû olarak rivayet edilen hadislere istinaden hatim sonrasında dua etmenin “sünnet” olduğu belirtilmiştir. Abdullah İbn Mes’ud ve İrbâz ibni Sâriye kanalıyla rivayet edilen konuyla ilgili hadîs-i şerîf şöyledir: “Kur’ân’ı hatmeden kimsenin yaptığı dua kabul olur.” Tabiin âlimlerinden Mücâhid, “Kur’an hatmi yapıldığı esnada gökten rahmet iner.” demiştir. Rahmetin böylesine bol olduğu hatim meclislerinde yapılacak duaların daha makbul olduğunda şüphe yoktur.
[7] Ebû Dâvûd, Ramazân, 1; Beyhakî, Sünen-i Kübra, 2/497; et-Tehânevî, İ’laü’s-Sünen, 7/59-65.