Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:
﴿ …انَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ… ﴾
“Allah’tan ancak âlimler hakkıyla korkar.”[1]
İlmin asıl gayesi ve zirve noktası; Allah Te‘âlâ’nın rızasını kazanmak, O’nu doğru olarak tanıyıp manen yaklaşmak, lâyıkıyla kul olmak ve bizlere indirmiş olduğu dinini yaşamak ve yaşatmaktır. Ne de güzel söylemiştir şâir:
İlim, elinde bir çıra,
Yak da Mevlâ’yı ara
Bilmek olmak değildir,
Olmaya bak, olmaya!
Avrupa ve Amerika’da insanların çokça okudukları malûmdur. Zira onlarda kitap ve kütüphane sayısı bizden kat kat fazladır. İnsanlar her fırsatta hatta tramvay, metro ve otobüs gibi toplu taşıma araçlarında dahi hep okuyorlar. Bu durum, görünüşte olması gereken normal bir durum gibi anlaşılıyorsa da madalyonun bir de öteki yüzü vardır. Çokça okuyan bu insanlarda ahlâkî çöküntü, okuma oranıyla ters orantılıdır. Hakeza aile müessesesi çürümüş ve çökmüş vaziyettedir. Evlilik dışı beraberlik ve her türlü ahlâksızlıklar, almış başını gitmiştir! Alkol ve uyuşturucu kullananların sayısı hızla artmaktadır. Teknolojik gelişmeler insanları mutlu etmeye yetmemekte, insanlar birbirine güvenmemektedir.
Batılı toplumlarda herkes kendi çıkarını düşünüyor. Kanun korkusu olmasa, insanların birbirlerine yapmayacağı kötülük yok… Bugün dünya üzerinde güya okumuş, mürekkep yalamış pek çok insanın adı; terör, hortumculuk, ahlâksızlık gibi kötülüklerin içinde geçiyor. Hâlbuki okuma, öğrenme, doğruyu, iyiyi ve güzeli hayata geçirmeyi sağlamalıydı. Ama gelinen noktada öyle olmadığı anlaşılıyor. O hâlde yanlış, nerede?
Sadece Okumak Yetmez
Demek ki yalnızca okumak yetmiyor. Neyi nasıl okunacağını bilmek de son derece önemlidir. Sadece akla ve nefse hitap eden maddî şeyleri okumak da noksanlıktır. Tek kanatla uçulmuyor. Okuma, gönül ve ruha da hitap etmelidir. Gerçekten insanı gurur ve kibre sevk eden, sonunda helâk girdabında boğan bir ilim, zahiren güzel ve faydalı şeylerden ibaret olsa bile hakikatte vebalden başka nedir ki? Onun için Allah Rasûlü (Sallallahu aleyhi ve sellem), Cenâb-ı Hak’tan ilmi daima bu istikamette talep etmiş ve şu niyazda bulunmuştur: “Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan Sana sığınırım!”[2]
Buna göre ilim, hikmette derinleşmek, muammayı çözmektir. Her şeyde, Cenâb-ı Hakk’ın mevcut mesajını alabilmektir. Meselâ tıp ilmi, Allah Te‘âlâ’nın vücuda yerleştirdiği muazzam sistemle ilgilenir. Ancak bununla yetinmeyip zahirde kalmalı, bir adım daha öteye gitmeli ve bünyedeki muhteşem ilâhî sanatı görebilmelidir. Çünkü ilim, sadece seyretmek değil, sırları da çözebilmektir.
İslâm’a Göre Gerçek İlmin Anlamı
İslâm’a göre gerçek ilim, sahibine önce Allah (Celle Celâluhû) katında, daha sonra insanlar katında itibar/saygınlık ve değer kazandırır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’deki bir duâ şöyledir:
“Rabbim ilimce beni artır!”[3]
Âyet-i Kerîm’de ‘ilmimi artır’ denilmiyor da ‘ilimce beni artır’ deniliyor. Demek ki çokça malûmat sahibi olmak hedef değildir; asıl gaye öğrenilenlerle kıymetlenmektir. Bu da doğruları öğrenmek ve öğrenilenleri doğru yerde kullanmakla mümkündür.
Kur’ân-ı Kerimde iki ürpertici teşbih vardır: “Soluyan köpek” ve “kitap yüklü eşek”. Bunlar, ilim sahibi oldukları hâlde, ilimleriyle amel etmeyenler, ilimlerini doğru yerlerde ve yerli yerince kullanmayanlar içindir. Konuyla ilgili âyet-i kerîmeler her ne kadar Tevrat’ın hükümleriyle amel etmeyenler hakkında inmişse de, Kur’ân-ı Kerîm’i anlamayan, onun gereklerini yerine getirmeyen ve ondan yüz çevirenleri de içine alır. Nitekim Meymûn ibni Mihrân (Rahimehullâh) şöyle demiştir: “Ey Kur’ân ehli! Kur’an size uymadan önce, siz Kur’an’a uyunuz!”[4]
Talebelerin Yetişmesine Katkıda Bulunun
İsmailağa câmiası, Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimizin rehberliğinde hâfızlık müessesesine dünden bugüne çok önem vermiş, hâfızların yetiştirilmesi ve ilim tahsilinin sürdürülmesine yönelik faaliyetlerini seferberlik yoğunluğunda sürdürmüştür.Sadece İstanbul’da binlerce talebe hâfızlık ve İslâmî ilimlerin yolu olan Arapçaya ait ilimleri tahsil etmektedir. İsmailağa Hâfızlık ve Arapça medreseleri hakkında detaylı bilgi almak ve bu ilmî faaliyetlere ortak olmak için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] Fâtır Sûresi: 28’den.
[2] Müslim, Zikir ve Duâ, Hadis No. 2722.
[3] Tâhâ Sûresi:114’ten.
[4] Hazin Tefsiri, c. 4, s. 290.