Kadir Gecesinin hangi gece olduğu hususunda rivâyetler muhtelif olsa da, asr-ı saâdetten günümüze kadar bütün ümmetin, camilerde kalabalık cemaatlerle bu geceyi ihyâda ittifak etmeleri, hiç şüphesiz ki Kadir Gecesi olarak en ümitli gecenin bu gece, yani yirmi yedinci olduğunun delilidir.
Nitekim İbni Ömer (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“.اِلْتَمِسُوا لَيْلَةَ الْقَدْرِ لَيْلَةَ سَبْعٍ وَعِشْرِينَ”
“Kadir Gecesini yirmi yedinci gecede arayın.”[1]
Mu‘âviye ibni Ebî Süfyân (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“.لَيْلَةُ الْقَدْرِ لَيْلَةُ سَبْعٍ وَعِشْرِينَ”
“Kadir gecesi yirmi yedinci gecedir.”[2]
Diğer bütün rivâyetlerde ”Arayın” ifadesine yer verilirken, burada kesin ifade kullanılması dikkat çekicidir. Bu yüzden Ömer, Huzeyfe ve daha birçok sahâbi (Radıyallâhu Anhum) Kadir Gecesinin yirmi yedinci gece olduğunda hiç şüphe etmezlerdi.[3]
İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyete göre:
:اَنَّ رَجُلاً اَتَى النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ
“يَا رَسُولَ اللّٰهِ اِنِّى شَيْخٌ كَبِيرٌ يَشُقُّ عَلَيَّ الْقِيَامُ فَمُرْنِى بِلَيْلَةٍ لَعَلَّ اللّٰه اَنْ يُوَفِّقَنِى فِيهَا لِلَيْلَةِ الْقَدْرِ”
“!قَالَ: “عَلَيْكَ بِالسَّابِعَةِ
Bir adam Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek: “Ya Rasûlellâh! Ben çok yaşlı biriyim, gece namazına kalkmak bana çok ağır geliyor, bana bir geceyi emret de, ola ki Allah beni onda Kadir Gecesine muvaffak kılar.” dediğinde, Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ”Sen yediye sarıl!”[4] buyurarak, yirmi yedinci geceyi ihyâ etmesini kendisine emretmiştir.
Bu hadîs-i şerîften de anlaşıldığına göre; hastalık gibi meşrû bir mazeret yüzünden mübarek geceleri ihyâ edemeyenler mahrum edilmeyeceklerdir.
Nitekim İmâm-ı Cüveybir, Dahhâk (Radıyallâhu Anh)a: “Hayızlı, nifaslı, yolcu ve (hastalığından dolayı) uyuyan kişinin Kadir Gecesinden nasibi var mıdır?” diye sorduğunda, o: “Evet! Allâh-u Te’âlâ kimin (müsait zamanlarında yapmış olduğu) amellerini kabul etmişse, elbette ona Kadir Gecesinden nasibini verecektir.” buyurarak, meselenin, çok ibâdete değil de, makbûliyete dayandığını ve itibarın, beden amelinden çok, kalbin takva ve niyetine bağlı olduğunu ifade etmiştir.
Nitekim nice namaz kılan mahrûm, nice uyuyan da merhûm vardır. Evet, biri uyurken kalbi zâkir, diğeri de kılarken kalbi fâcirdir. Bu yüzden büyükler:
اِنَّ الْمَقَادِيرَ اِذَا سَاعَدَتْ اَلْحَقَتِ النَّاءِمَ بِالْقَاءِمِ
”Şüphesiz ki kaderler yardım edince, Uyuyanı kılana ilhâk ederler” demişlerdir.
Kadir Gecesinin Gününün Fazîleti
Şu bilinmelidir ki; Kadir Gecesinin günü de, gecesi kadar değerlidir. Nitekim Âmir ve Hasen ibni Hurr (Radıyallâhu Anhümâ): “Kadir Günündeki amel, gecesindeki amel gibidir. Zira günü gecesi gibi, gecesi de günü gibidir.”[5] demişlerdir.
Onların bu rivâyeti, Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen şu hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından açıkça bildirilmiştir:
اَرْبَعُ لَيَالٍ لَيَالِيهِنَّ كَأَيَّامِهِنَّ وَاَيَّامُهُنَّ كَلَيَالِيهِنَّ يُبِرُّ اللّٰهُ فِيهِنَّ الْقَسَمَ وَيُعْتِقُ فِيهِنَّ النَّسَمَ”
وَيُعْطِ فِيهِنَّ الْجَزِيلَ، لَيْلَةُ الْقَدْرِ وَصَبَاحُهَا وَلَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ وَصَبَاحُهَا
“.وَلَيْلَةُ عَرَفَةَ وَصَبَاحُهَا وَلَيْلَةُ الْجُمُعَةِ وَصَبَاحُهَا
“Dört gece vardır ki, geceleri günleri gibi, günleri de geceleri gibi (fazîletli)dir. Allâh-u Te’âlâ bunlarda yapılan yeminleri doğru çıkarır(; ism-i şerîfi adına and verilerek yapılan duâları kabul eder), canları (cehennemden) âzâd eder ve bol mükâfatlar ihsân eder. (Bunlar da): Kadir Gecesi ve Sabahı; Şa’bânın yarı (on beşinci) Gecesi ve Sabahı; Arefe Gecesi ve Sabahı; Cuma Gecesi ve Sabahıdır.”[6]
Geceyi İhyâ Yolları
Hangi ibâdet ve hangi iş olursa olsun, dinimizde her işin temeli niyettir. Bu sebeple, Kadir Gecesini ihyâ edecek olan kişi, bütün dünyevî endişelerden arınmak suretiyle sâlih bir niyetle, mükâfatını sadece ve sadece Allah Te’âlâ’dan bekleyerek ihyâ etmelidir.
Bu geceye mahsus namaz ve zikirler bulunmakla birlikte, tevbe ve istiğfâr edip âfiyet talep edilmesi, muhtelif salavât-ı şerîfelere devam edilmesi, Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın indirildiği gece olması hasebiyle rûhuna da uygun olarak; bolca Kur’ân-ı Kerîm okunması, bilhassa namaz borcu olanların kaza namazı kılmaları, hiç kılamayacak olanların en azından bir günlük kaza namazı kılmaları, hâceti ve isteği olanların bu gecenin husûsî fazîletinden de istifadeyle hâcet namazı kılmaları ve şahsî duaların yanında, ümmetin ve insanlığın geneli için samimi bir şekilde bolca duâ edilmesi, geceyi ihyâ adına yapılabilecek temel işlerdendir. Bu gibi mübârek geceleri ihyânın en azı, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmaktır.
Sevapların katbekat katlandığı haber verilmiş olan bu gecede muhtaçları gözetmek, hayr-ı hasenâtta ve tasaddukta bulunmak, ilim yuvaları ve dinî müesseseleri sadaka-i câriye ile desteklemek de yine büyük fazîlet ve bol miktarda ecre ulaşma noktasında unutulmaması gereken işlerdendir.
Dipnotlar
[1] Abd İbni Humeyd, No. 791; Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned, No. 4808, 8/426; es-Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 15/558.
[2] Muhammed İbni Nasr, s. 106; İbni Cerîr, es-Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr, 15/558.
[3] İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 2/512, 3/74.
[4] Muhammed İbni Nasr, Kıyâmu’l-Leyl, s. 107; Ahmed İbni Hanbel, el-Müsned, 1/240; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, No. 11836, 11/311; Beyhakî, Şu’abu’l-Îmân, No. 3414, 5/272; es-Sünenü’l-Kübrâ, 4/312-313.
[5] İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, 2/515, 14/23, 24.
[6] Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, No. 35214, 12/322.