Kadîm tedrîsât usûlümüzün geçmiş büyüklerimizin ders halkalarından günümüze taşınmasına vesile olan şahsiyetlerden merhûm Zavendikli Mustafa Efendi hocamızı; vefâtının sene-i devriyesi olan 19 Ekim tarihinde, ilim yolunda hizmetleriyle hatırlıyor, hayırla ve minnetle yâd ediyoruz. Mahmud Efendi Hazretlerimizin merhûm hoca efendiye göndermiş olduğu bir mektubu istifadelerinize sunuyoruz. Detaylı hâl tercemesi, ilme verdiği önem, Mahmud Efendi Hazretleriyle olan yakınlığı ve şahsiyetine ait malûmata buradan ulaşabilirsiniz.
Mustafa Yıldız Efendi’ye gönderilmiştir. Zikir nimetine şükür hakkındadır.
ب ح ص س[1]
“السلام عليكم ورحمة اللّٰه تعالى وبركاته و على من لديكم من عباد اللّٰه الصالحين”
(Esselâmü Aleyküm ve rahmetüllâhi ve berakâtühü ve âlâ men ledeyküm min ibâdillâhissâlihîn.)
Muhabbetli kardeşimiz Mustafa Efendi!
Yazmış olduğunuz mektûb-u şerîfiniz vâsıl oldu. Okuduk; derslere devam ettiğinizi okuyunca cümlemiz mesrûr olduk. Dünyada bundan büyük bir nimet tasavvur edilebilir mi ki? Dünyada idare yerinde ola, bu taraftan bir dert olmaya?! Yani dünyada geçim sıkıntısı olmayıp diğer taraftan da ulûm-u zâhire ve bâtine hizmet şerefiyle müşerref oluna. İşte siz kardeşimiz böyle nimetlerle müşerref ve mücehhezsiniz. Cenâb-ı Hak’tan bu yolda devam ve sebât talebiyle şükrünü îfâya tevfîk taleb edelim.
[2](…لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ…)
Âyet-i celîlesinin manasınca bu yolda daha (çok) terakkîler Mevlâ Te‘âlâ Hazretlerinden temennî edelim. Şeyh Efendimiz (Kuddise Sirruhû) bir kere sordu ki; Esteîzubillâh: [3](…فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ) Yani “Siz beni zikrediniz ki; ben de sizi zikredeyim” ondan sonra (…وَاشْكُرُوا ل۪ي…) Yani “Bana şükredin!” buyurdu, sebebi nedir? Yani “Burada şükrü icâb eden nedir?” Bizler cevap veremedik. Zât-ı âlîleri şöyle cevap verdiler: “Bizim, Mevla Te‘âlâ Hazretlerini, Mevlâ Te‘âlâ Hazretleri’nin de bizi zikri bir büyük nimettir. Fakat bu nimetin düşmanı olan şeytân-ı lâin daima her nimetten mahrum etmek üzere bizimle uğraştığı gibi, asıl nimetlerin başı olan bu zikirden daha ziyade mahrum etmeye gayret etmektedir. O hasfıdün (hasetçinin) şerrinden bu nimeti muhafaza için bir bağ lazımdır. Bu bağ işte;
“اَلشُّكْرُ قَيْدٌ لِلنِّعْمَةِ الْحَاضِرَةِ وَ صَيْدٌ لِلنِّعْمَةِ الْاٰتِيَةِ” ‘Şükür eldeki nimeti bağlayıcı, gelecek nimeti avlayıcıdır.’ Eldeki nimet, burada zikirdir. (وَاشْكُرُوا) Emr-i celîli, bağı ele geçirmektir; işte bu şükür bağı ile hem bugün yaptığımız dersi muhafaza etmiş oluyoruz; hem de yarınki derse bir çare hazırlamış oluyoruz.”
Çok uzun yazamıyorum, kusura bakmayınız. Derslere devam edesiniz, talebeyi sünnet-i seniyye üzere teşvik ve terğîb edesiniz. Ulemâ-yı dünya olmayıp, ulemâ-yı âhiret olalar. Selef-i sâlihîn ancak hak rızâsı içün okumuşlardır. Cenâb-ı Hak onları helâlden merzûk eylemiştir. Hem de âhiretleri de ma‘mûr olmuştur. Biz âcizler tevekkülde noksan olmakla beraber; imam, müftü ve müezzin olamaz isek kuvve-i mâneviyemiz kırılıyor. Hâlbuki ilim asla kıymetini kaybetmez. Cümle talebe-i kirâma selâm ve hürmetler ederim. Cümle ihvâna kezalik selâm ve hürmetler ederim.
Miskin kardeşiniz Mahmud USTAOĞLU
Risâle-i Kudsiyye ile Mektûbât’ı daima okur iseniz mânâları daha (ziyade) inkişâf eder ve dersler de ayrıca kolaylaşır, çok terakkîler olur. Vesselam.
Dipnotlar
[1] Kâğıt yere atılır endişesiyle mektuplarda ve sair yazılarda Allah Te‘âlâ’yı “هو” zamiri; besmele-i şerîfeyi “ب”, hamdeleyi “ح”, Efendimiz’e Salâtı “ص” ve selâmı “س” harfi ile remzetmek ulemânın hassasiyetlerindendir.
[2] (Îmân edip sâlih amel işleyerek, Benim sizi düşmanlarınızdan kurtarma nimetime) şükrederseniz, elbette mutlaka size (nimet bakımından) artırma yapacağım! (İbrahim Sûresi: 7’den.)
[3] Bakara Sûresi: 152’den.