Kılıcullâh b. Kılıc Han’a yazılmıştır. Dünya ve dünya ehlinin yerilmesi; faydasız ilimlerin tahsilini terk ve gereksiz mubahlardan uzak durmak; hayırlara ve salih amellere teşvik ve buna münasip meseleler hakkındadır.
73. Mektûb-u Şerîf
Noksan sıfatlardan münezzeh ola Allah Teâlâ bizi Muhammed Mustafâ (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yolu üzerinde istikamet ile rızıklandırsın. Salât, selâm ve tahiyyât ebedî olarak o yolun sahibi üzerine olsun.
Ey oğul!
Bu dünya bir imtihan ve sıkıntı yeridir. Zâhiri envâi çeşit süslerle tezyîn edilmiş ve bezenmiştir. Yüzü renk renk beneklerle ve çizgilerle renklendirilmiş, saç örgüleriyle ve sahte yanaklarla zorla güzelleştirilmiş çirkin bir kadının yüzüne benzer.
İlk bakışta hoş görünür. Güzel, taze, körpe ve parıltılı olduğu sanılır. Gerçekte ise üzerine güzel koku serpilmiş bir leşe, kurtların ve sineklerin üşüştüğü bir çöplüğe benzer. Susuz insanın su zannettiği bir serap ve şeker görüntüsünde bir zehir olup gerçekte harabe ve devamı olmayan bir andır. Bu çirkinliği ve kaba sabalığı ile kendine râm olanlara karşı muamelesi söylenenlerden ve anlatılanlardan çok daha şerlidir.
Ona âşık olan sefih ve çarpılmış addedilir. Ona tutulan deli ve aldatılmıştır. Her kim ki onun zâhirine meftun olur, onun yüzüne ebedî hüsran damgası vurulur. Onun tadına bakan ve güzelliğini temaşa edenin nasîbi sonsuz bir pişmanlıktır.
Kâinâtın Efendisi, Alemlerin Rabbi’nin Habîbi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Dünya ve âhiret iki kuma gibidir. Biri razı olsa diğeri darılır.”[1]
O halde kim dünyayı razı ederse ahireti kendisine darıltmış olur ve kesinlikle ahiretten nasibi olmaz. Noksan sıfatlardan münezzeh ola Allah Teâlâ dünyaya ve dünya ehline muhabbet beslemekten sizi ve bizi korusun.
Ey oğul! Dünya nedir bilir misin? Kadınlar, oğullar, mallar, şan, şöhret, liderlik, eğlence ve oyun gibi seni Allah Teâlâ’dan uzaklaştıran ve O’na ulaşmanı engelleyen her şey dünyadır. Boş şeylerle meşgul olmak da dünyanın tarifine dahildir.
Ahiret işleriyle ilgisi olmayan ilimler de dünyadan kabul edilir. İlm-i Nucûm (astronomi), mantık, geometri, matematik vb. faydasız ilimleri tahsil etmek faydalı olsaydı filozoflar kurtuluşa ererdi.
Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ’nın kulundan yüz çevirdiğinin alâmeti kulun mâlâyâ‘nî (kendisini ilgilendirmeyen) işlerle meşgul olmasıdır.”[2]
Mısra: Kim kalbinde hardal tanesi kadar da olsa
Hak aşkının dışında bir şey yerleştirse bil ki o hastalıktır.
Namaz vakitlerini bilmek için astronomini öğrenmenin gerekli olduğunu söyleyenler, “namaz vakitlerinin bilinmesi ancak astronominin öğrenilmesiyle mümkündür” şeklinde bir şey kastetmiyorlar. Kastettikleri, astronominin vakitleri bilme yöntemlerinden bir tanesi olduğudur. İnsanların çoğu astronomiden haberleri olmamasına rağmen namaz vakitlerini astronomi âlimlerinden çok daha iyi bilmektedir. Yine bu meyanda mantık, cebir gibi ilimlerin genel anlamda bazı Şeriat ilimlerinin anlaşılmasında katkısı olduğunu belirtmişlerdir.
Hülasa bu ilimler ile meşgul olmak için ancak zorlama bir cevaz bulunabilir ki bu cevaz da şu şarta bağlıdır: Bu ilimlerin öğrenilmesi şer‘î hükümleri bilmek ve Kelâmî delilleri güçlendirmek gayesine dönük olmalıdır. Aksi taktirde bu ilimlerle meşgul olmak kesinlikle câiz olmaz.[3]
(Devam edecek…)
Dipnotlar
[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/638; Hâkim, Müstedrek, no: 7853.
[2] Şerhu’z-Zürkânî ale’l-Muvatta, 4/399.
[3] İmam Rabbânî Hazretleri burada dünyevî ilimleri tahsil etmenin ancak din ve şeriat ilimlerine yardım etmeye ve kâfirlere karşı hem fikren hem de fiilen güçlenmeye yönelik olması gerektiğini, aksi takdirde bu ilimleri tahsil etmenin gayesiz ve boş bir ameliye olacağını ifade etmektedir.