Milâttan sonra 629 yılında İslâm ordusunun Hıristiyan Araplarla ve Bizanslılarla karşı karşıya geldiği savaş, meydana geldiği mevkie nispetle “Mûte Savaşı” olarak adlandırılmıştır. Mûte, Lût gölünün güneyinde Kerek’e 11, Kudüs’e 50 km. uzaklıkta geniş tarım arazilerine sahip bir yerdir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in orduyu gönderirken üç kumandan tayin ettiğinden dolayı “ceyşü’l-ümerâ” (emirler ordusu) şeklinde de anılmıştır.
Savaşın Sebebi
Allah Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in İslâm’a dâvet için birer mektupla hükümdarlara ve valilere gönderdiği elçiler, gittikleri yerlerdeki krallar kendilerine hakaret de etse, neticede “Elçiye zevâl olmaz” kaidesince, sağ salim Medine’ye dönüyorlardı. Ancak elçilerden Busrâ emirine giden Hâris ibni Umeyr (Radıyallâhu Anh)ın durumu böyle olmadı. Hâris (Radıyallâhu Anh) Mûte’ye vardığında Gassânî emirlerinden Şurahbil ibni Amr, yolunu keserek nereye gittiğini sordu. Hâris (Radıyallâhu Anh), Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in elçisi olduğunu söyleyince, zalim Şurahbil, elçinin dokunulmazlığı kaidesini çiğneyerek o mübârek sahâbîyi hunharca şehid etti.
Allah Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Hâris (Radıyallâhu Anh)ın bu şekilde şehâdetine çok üzüldü. İslâm’a karşı açıktan açığa bir düşmanlık mahiyetindeki bu hareket, Müslümanları hiçe saymak mânâsına geldiğinden, derhâl üç bin kişilik bir ordu hazırlandı. Aksi takdirde Medine İslâm Devleti’nin itibarı zedelenir, kötü neticeler tahakkuk edebilirdi.
Kumandanların Görevlendirilmesi
3 bin kişilik kuvvetin kumandanlığına sırasıyla Zeyd ibni Hârise, Ca‘fer ibni Ebî Tâlib ve Abdullah ibni Revâha (Radıyallâhu Anhüm) getirildi. Bunlardan biri şehid olduğu takdirde, diğeri kumandayı ele alacaktı; hepsi şehid düşerse Müslümanlar kendi aralarından birini kumandan seçeceklerdi. Peygamber Efendimiz (Aleyhisselâm) ordunun elçinin öldürüldüğü yere kadar ilerlemesini, oradakilerin İslâmiyet’e davet edilmelerini, kabul ettikleri takdirde savaşılmamasını emretti. Bu arada çocukları, kadınları, yaşlıları ve manastırlara çekilmiş insanları öldürmemelerini, hurmalıklara zarar vermemelerini, ağaçları kesmemelerini ve binaları yıkmamalarını tembih etti.
Müslümanların Cihâd Seferi
İslâm ordusu Medine’den ayrıldıktan sonra kuzeye doğru ilerleyip Vâdilkurâ’ya ulaştı. Şürahbîl ibni Amr, Müslümanların gelmekte olduğunu öğrenince, kardeşi Sedûs’u bir ordunun başında onlara karşı gönderdi. Sedûs yapılan savaşta öldürüldü. Bunun üzerine Şürahbîl kaleye sığındı. Müslümanlar Maan’a vardılar. Orada ordugâh kurup konakladıkları sırada Bizans İmparatoru Herakleios’un kumandanı Theodoros’un ordusuyla karşılaştılar. Şürahbîl kumandasında Hıristiyan Arap kabilelerinin de katıldığı bu ordunun 100 veya 200 bin kişiden oluştuğu rivayet edilmektedir. Bizans ordusuyla karşı karşıya gelen Müslümanlar Maan’da kaldıkları iki gün içinde vaziyeti müzâkere ettiler. Bazıları, bu durumu Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bildirip onun vereceği karara göre hareket edilmesini istedi. Bu sırada Abdullah ibni Revâha (Radıyallâhu Anh) savaş için at, silâh ve sayı üstünlüğünün önemi olmadığını ifade ettikten sonra, düşmanla savaşmak gerektiğini belirtti. Bunun üzerine savaşa karar verildi. İki ordu Mûte’de savaş düzenine geçti.
Savaşın Özeti
Birinci kumandan olarak sancağı taşıyan Zeyd ibni Hârise (Radıyallâhu Anh) daha savaşın başında şehid düşünce kumanda Ca‘fer ibni Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)a geçti. Sağ eli kesilen Ca‘fer (Radıyallâhu Anh), sancağı sol eline aldı, sol eli de kesilince iki koluyla göğsü arasında tuttu, fakat bir mızrak darbesiyle şehid oldu. Onun ardından sancağı Abdullah ibni Revâha (Radıyallâhu Anh) aldı. Bir süre sonra o da şehid düştü. Kâ‘b ibni Umeyr (Radıyallâhu Anh) sancağı alıp Sâbit ibni Erkam (Radıyallâhu Anh)a verdi. Sâbit (Radıyallâhu Anh), Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in talimatı gereği bir kumandanın seçilmesini istedi. Kendisi kumandanlığı kabul etmeyince sancak Hâlid ibni Velîd (Radıyallâhu Anh)a teslim edildi. Bu sırada Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Mescid-i Nebevî’de savaş alanında cereyan eden gelişmeleri, kumandanların birer birer şehid oluşunu nakletmiş ve “En sonunda sancağı Allah’ın kılıçlarından bir kılıç aldı. Nihayet Allah mücahidlere fethi müyesser kıldı” buyurmuştur.[1]
Hâlid ibni Velîd (Radıyallâhu Anh) sağ kanattaki askerleri sol kanada, sol kanattakileri sağ kanada, geridekileri öne, öndekileri de geriye almak suretiyle yeni takviye birliklerin geldiği yönünde bir izlenim uyandırdı. Geri çekilirken zaman zaman düşmana zarar verip bir miktar ganimet de ele geçirerek İslâm ordusunu sağ salim Medine’ye getirmeyi başardı.
Sonuç
Mûte Savaşı’nda İslâm askerleri sayıca kendilerinden çok üstün olan düşman ordusuna karşı metanetle savaştılar. Savaşa katılanlardan Abdullah ibni Ömer (Radıyallâhu Anhümâ), Ca‘fer (Radıyallâhu Anh)ın göğsünde elli kadar kılıç ve ok yarası olduğunu söyler. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, kesilen iki eline karşılık iki kanatla müjdelediği Ca‘fer (Radıyallâhu Anh) daha sonra “Ca‘fer-i Tayyâr” diye anılmıştır. Hâlid ibni Velîd (Radıyallâhu Anh)ın, “Mûte Savaşı’nda elimde dokuz kılıç parçalandı, yalnız ağzı enli Yemânî bir kılıcım vardı, elimde o dayanabildi” dediği kaydedilmektedir.[2]
Savaşta Şehid olan Sahâbîler
Zeyd ibni Hârise, Ca‘fer ibni Ebî Tâlib, Abdullah ibni Revâha, Abbâd (Ubâde) ibni Kays, Mes‘ûd ibni Esved, Vehb ibni Sa‘d, Hâris ibni Nu‘mân, Sürâka ibni Amr ibni Atıyye el-Mâzinî, Ebû Küleyb (Kilâb) ibni Amr, Câbir ibni Amr, Amr ibni Sa‘d, Âmir ibni Sa‘d, Abdullah ibni Sa‘d, Süveyd ibni Amr ve Mes‘ûd ibni Süveyd (Radıyallâhu Anhüm) olmak üzere on beş kişi şehid oldular. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şehidlerin ardından ağlamış, ancak ağıt yakıp feryat etmeyi yasaklamış, yakınlarının ve komşularının şehid ailelerine üç gün süreyle yemek götürmesini ve işlerine yardımcı olmasını tavsiye etmiştir. Bizzat kendisi Ca‘fer’in (Radıyallâhu Anh)ın ev halkına üç gün yemek göndermiş, daha sonra oğullarını yanına alarak bakımlarını üstlenmiştir.[3]
İslâm ordusunun sayıca kendisinden çok üstün olan düşmanla plânlı şekilde vuruşarak Medine’ye ulaşması bir zafer sayılabilir. Medine’deki Müslümanlar arasında İslâm ordusunun bu şekilde dönmesini doğru bulmayanlar olmuşsa da Rasûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bunun bir firar değil toparlanıp düşmanla tekrar karşılaşmayı amaçlayan bir hareket olduğunu bildirmiştir.[4] Bugün Mûte Savaşı’nın yapıldığı yerde tarihî Mûte Mescidi’nin kalıntıları ve 500 m. yakınında, şehid olan üç kumandanın türbeleri bulunmaktadır. Son zamanlarda Mûte şehidlerinin adları bir anıta yazılmış, anıtın yanına da bir cami (Câmiu’l-Meşhed) inşa edilmiştir. 1981 yılında Mûte’de bir de üniversite kurulmuştur.
Dipnotlar
[1] Buhârî, Meğâzî, 46; İbni Hişâm, es-Sîre.
[2] Buhârî, Meğâzî, 46; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye.
[3] Vâkidî, Kitâbü’l-Meğâzî; İbni Hişâm, es-Sîre.
[4] Vâkidî, Kitâbü’l-Meğâzî; İbni Hişâm, es-Sîre.