Haram aylardan olan, pek çok fazîlete sahip Receb-i Şerîf ayının son gününü idrâk ediyoruz. Gönül dünyamızdan ayrılacak olan bu mübârek ayın fazîletinden istifade için vesile arayan mü’minler, sadakaları vesilesiyle bu berekete nâil olabilirler. Sadaka ve bilcümle ibâdetlerinizin makbuliyetini diliyor, Şa‘bân-ı Şerîf ayını mübârek kılıp, bizleri Ramazân-ı Şerîfe eriştirmesini Cenâb-ı Hak’tan niyâz ediyoruz.
İmtihan mahalli olan dünyada, genellikle yokluklar imtihanmış gibi algılanır, varlığın imtihan sebebi olduğu hakikati çoğu zaman göz ardı edilir. Oysaki varlığı bahşeden Mevlâ Te‘âlâ, kulunu hem varlık hem de yoklukla sınar.
İnfak kültürü, varlıkla olan imtihanı kazanmanın vesilesidir. Gelip geçici dünya hayatında ebedî saadeti kazanmak, bu amellerle mümkün olur. Hülâsa infak, Allah Te‘âlâ’nın ikram ettiği varlık nimetini, O’nun yolunda sarf etmek suretiyle O’nun rızasını kazanma yoludur.
Receb-i Şerîf’te Amellerin Üstünlüğü
Mevlâ Te‘âlâ’nın seçip ta‘zîm ettiği Receb-i Şerîf ayında yapılan ameller, kıymeti nasslarla sabit aylar dışında kalan zaman dilimlerinde yapılan amellerden daha sevimlidir âlemlerin Rabbi katında. Bu itibarla, faziletlerin farkındalığıyla rıza-i ilâhîye matlup olan gönüller, Receb-i Şerîf ayında diğer ibâdetlerini olduğu gibi sadakalarını da artırırlar. Nitekim konuyla ilgili bir rivâyette, Receb-i Şerîf ayında sadaka vermenin fazîleti şöyle açıklanmıştır: “Kim Receb ayında bir sadaka verirse, Allah Te‘âlâ onu bir karganın ömrü boyunca uçtuğu yol mesafesince Cehennem ateşinden uzaklaştırır.”[1]
Kaydetmiş olduğumuz rivâyette geçen benzetmede, dikkate değer bir incelik vardır. Bahsi geçen mesafe, bir karganın civciv iken uçmaya başladığı andan itibaren ihtiyarlayıp öldüğü ana kadar yaptığı uçuş mesafesidir ki, bir karganın beş yüz sene kadar yaşayabildiği düşünüldüğünde, gereğini yapan kimsenin nasıl bir kazanç elde edeceği de ortaya çıkmış olur.
Receb-i Şerîf ayında sadaka vermenin fazîleti hakkında nakledilen bir başka rivâyette ise şu müjdeler kaydedilmiştir: “Kim Receb ayından bir gün oruç tutarsa, bin yıl oruç tutmuş gibi kabul edilir. Kim bir sadaka verirse, bin dinar sadaka vermiş gibi kabul edilir. Allah (Celle Celâluhû) onun her bir ameline karşılık, saçları adedince mükâfat vermeyi garanti eder. Allah (Celle Celâluhû) onun derecesini bin adım yükseltir, bin kadar günahını siler. Verdiği her sadaka için kendisine bin hac ve bin umre sevabı verilir.”[2]
Mescid İnşâ Emri ve Külliyeler
Vakıflar ve dernekler, yapılan iyiliklerin sürekli ve kalıcı olmasını sağlayan, hayır sahiplerinin sadakalarını hakiki ihtiyaç sahiplerine ve sadaka-i cariye yollarına, kalıcı eserlere ulaştıran kuruluşlardır. Ümmet-i Muhammed, bu şuurla tarih boyunca külliyeler inşa etmiş ve böylece hem kalıcı eser bırakmış hem de hayır-hasenat işini daimi hâle getirmişlerdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan mescid inşa etme emri ve mescid inşa edenlere yönelik faziletler, günümüzde anladığımız şekliyle sadece günlük ibâdetlerin ve Cuma namazları ile Bayram namazlarının kılındığı camilere yönelik bir emir olmayıp bilhassa ilmî faaliyetlerin ve davet, tebliğ vazifelerinin ifa edildiği müesseseleri kapsayan bir emirdir. Bu konuda detaylı malûmata ilgili makalemizden ulaşabilirsiniz.
İsmailağa Külliyesi Yardımlarınızla Yükselmektedir
İnşa etmekte olduğumuz İsmailağa Külliyesi, ev sahipliği yapacağı Tekâmül ve İhtisâs medreseleriyle, geçmişten günümüze ulaşan ilim mirasını gelecek nesillere taşıyacaktır. Bu hizmetler, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “İnsan öldüğü zaman üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i Câriye (medrese veya mescid gibi sürekli, kalıcı iyilik), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisini hayırla yâd ettiren sâlih bir evlat.” müjdesine talip olma yoludur.
.
Medeniyet anlayışımızın önemli bir unsuru hâline geleceğine inandığımız İsmailağa Külliyemizin inşasına ve ev sahipliği yapacağı hizmetlere sizler de bağış ve yardımlarınızla destek sağlayabilir ve bütün bu hizmetlere karşılık verilecek ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz. Külliyemiz hakkında detaylı bilgi ve bağışlarınız için tıklayınız.
Dipnotlar
[1] Abdülkadir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/325.
[2] Abdülkadir el-Geylânî, el-Ğunye, 1/326.