Kıssa:
Fudayl b. İyâz (Rahimehullah)ın talebelerinden bir tanesi ölüm döşeğine düşmüştü. Fudayl talebesinin yanına gitti, başucuna oturdu ve Yasin Sûresini okumaya başladı. Talebesi: “Ey üstad! Okuma” dedi. Bunun üzerine Fudayl bir müddet sustu.
Fudayl daha sonra,”Lâ ilâhe illallah” diye telkin getirmeye başladı. Talebesi: “O kelimeyi söyleme, ben ondan uzağım” dedi ve bu hal üzere öldü.
Fudayl b. İyâz (Rahimehullah) evine kapandı, kırk gün ağladı ve bu müddet içerisinde hiç dışarı çıkmadı. Kırk gün sonra talebesini rüyada gördü, talebesi cehenneme doğru sürüklenmekteydi.
Fudayl talebesine: “Sen benim talebelerimin en âlimi idin. Hangi sebepten dolayı, Allah Teâlâ senden marifeti çekip aldı?” dedi.
Talebesi şu cevabı verdi:
– Üç şey sebebi ile
1- Nemime sebebiyle. Çünkü ben arkadaşlarıma sana söylediklerimin tersini söylerdim.
2- Çekememezlik sebebi ile. Çünkü ben arkadaşlarımı çekemezdim.
3- Bende bir hastalık vardı. Doktora gittim. Bu hastalığın sebebini ve bu hastalıktan nasıl kurtulabileceğimi sordum. Doktor: “Her sene bir bardak şarap içmen lazım, eğer bu dediğimi yapmazsan, hastalığın geçmez,” dedi. Ben o zamandan beri içki içiyordum.”[1]
Hisse
En mühim, mesele son nefeste iman ile gitmektir. Çünkü ebedi kurtuluş iman ile ölmeye bağlıdır. Bunun için Allah dostları son nefesten (yani son nefeste imansız gitmekten) çok korkmuşlardır. Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) şöyle buyurmuştur: “Oğlum Mahmud! İğne tepesinde yaşıyoruz, ne demek? Böyle yaşıyoruz ama son nefesimizde imanı kurtarabilecek miyiz?”
İmam Rabbânî ise (Kuddise Sirruhû) şöyle buyurmuştur: “İman ve küfür son nefese bağlıdır. Birçok insan hayatı boyunca mümin veya kâfir olarak yaşar; fakat sonunda iş tersine döner ve mümin ise kâfir, kâfir ise mümin olarak hayatı sona erebilir. Bu bakımdan itibar son nefestir. “Ey Rabbimiz! Bizi (muhkem ve müteşâbih âyetlerin tümüne inanmaya) hidâyet buyurduktan sonra (kalplerini râzı olmadığın yorumlara kaydırdığın kimselere yaptığın gibi, bizim) kalplerimizi (de müteşâbihleri araştırmaya meylettirerek haktan) kaydırma ve bize tarafından bir rahmet bahşet (ki, hak inançta sebata muvaffak olalım ve günahlarımızdan kurtulalım). Şüphesiz ki (karşılık beklemeden bolca bağış yapan) Vehhâb Sensin, ancak Sen.”[2]
Marifetullaha nâil olan bazı büyükler şöyle demişlerdir: “Evimin giriş kapısının önünde şehit olarak, evimin odasının kapısında ise îmânlu olarak öleceğimi bana bildirseler, ben odanın kapısında îmânlı olarak ölmeyi tercih ederim. Çünkü evin giriş kapısına gidinceye kadar, kalbimde olan îmânın değişip değişmeyeceğinden emin olamam.”
Ebû Derdâ (Radıyallâhu Anh) yemin ederek şöyle derdi: “İmanın kendisinden çekip alınmayacağından emin olan kimsenin imanı mutlaka kendisinden çekilip alınır.”
Denilmiştir ki: “Birtakım günahlar vardır ki, Allah korusun, onların cezası; dünyadan ahirete imansız gitmektir.”
Denilmiştir ki: “Yalan yere keramet ve evliyalık iddiasında bulunmak, dünyadan ahirete imansız gitmeye sebep olan günahlardandır.”
İmam Azam (Rahimehullah) şöyle buyurmuştur: “Günahlardan dolayı ölüm anında kulun imanını çekip alan şeylerin en büyüğü ve imanı en çabuk gideren şey, kullara zulmetmektir.”
Dipnotlar
[1] İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l Beyan, 2/419.
[2] Âl-i İmrân Sûresi, 8.