Takvânın üç basamağı vardır:
Birincisi: Kelime-i Tevhîdi söyleyip Rasulüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in getirdiği bütün ahkâma inanmak. Bir hükmü inkâr ederse, Müslüman değildir. Mesela “Bu devirde kısas olmaz” derse kâfir olur!
“İnsanlardan öylesi vardır ki: ‘Allâh’a ve o son gün (olan kıyâmet günün)e inandık!’ demektedir. Hâlbuki onlar asla inanıcı değildirler. (Bilâkis içlerinde, söylediklerinin tam tersini gizlemektedirler.)“ (Bakara Sûresi:8) âyeti böyle kimseleri anlatır.
Kelime-i Tevhîdi söyleyişte, Kur’ân-ı Kerîm’in âyetinden birine inanmıyorum dese, onun tevhîdi kabul edilmez.
İkincisi: İman ettikten sonra, Şer‘î Şerîfin haramını, mekrûhunu, farzını, vâcibini, sünnetini, müstehabbını, edebini kabul etmek. Bu basamakta amel var.
Üçüncüsü: Birinci ve ikinci basamakla beraber bir de kalbin Şer‘î Şerîfin sahibinden gafil olmaması. Bu makamda kalp devamlı huzur üzeredir, ihsân makamındadır. Allah Te‘âlâ’yı görür gibi ibadet etmektedir. Bu üçüncü basamakta olan insan, kâmil ve mükemmeldir.
İşte, birinci basamaktaki insanın anlayacağı din başkadır. İkinci basamaktaki insanın anlayacağı din başkadır. Takvanın üçüncü basamağındaki insanın anlayacağı din başkadır. Takvanın üçüncü basamağında kalbinin Furkan olduğu insan, bu günde Mevlâ’nın dininde en yakın olandır. Şurada (Sultan Selim Camii) vaazlarını dinlediğiniz Efendi Hazretleri bu üçüncü basamakta olan kişidir.
Ya Erhamerrâhimîn; itikâd ve amel bakımından dostlarını takip etmeyi nasîb eyle! Cümlemizin dertlerine dermanlar nasîb eyle! Ümmet-i Muhammed’i Kur’ân’da cem eyle! Kur’ânî bir düzen nasîb eyle! Amîn!