11 Temmuz günü geldiğinde, tıpkı geçmiş senelerde olduğu gibi, 1995 senesinde toplu mezarlara gömülmüş olanlardan kimlikleri son bir yıl içerisinde tespit edilebilen 127 kişi törenle Potoçari’deki soykırım anıt mezarına defnedildiler. Her sene tekrarlanan, o acı merasim…
İman ile terbiye edilmemiş azgın nefis, eline fırsat her geçtiğinde zaman ve mekân tanımadan, hiçbir canavarın olamayacağı kadar acımasız ve zalim olabiliyor. Çoğu zaman maskeli… Gözleri kızarmış, dişlerinden kan damlayan bir canavar çehresiyle değil, demokrasi, barış gibi maskelerle maskelenmiş; huzur vaadiyle, özgürlük vaadiyle sahnede…
Dünya savaşında gerçekleşmiş kıyımların üzerine oturtulmuş blokların yıkılmasından sonra Avrupa, yeni bir bağımsızlık furyasıyla karşı karşıya kalmıştır. Büyük Devletler birbiri peşine parçalanmış, ikiye, üçe, dörde, beşe, altıya hatta yediye bölünmüşlerdir.[1] Bu bölünmelerin hiçbiri tesadüf değildir. Dünyayı zaman zaman bütünleştirenler de, parçalayanlar da bunu hep zulüm üzerine kurmuş oldukları projeleriyle ortaya koymuşlardır. Balkanlar, ecdadımız Osmanlı’nın hâkimiyetinden çıktıktan sonra bu projelerin uygulama alanı olma garabetine duçar olmuştur. Bosna katliamı, Srebrenika faciası da bu planlardan biri olan Büyük Sırbistan[2] ideolojisi doğrultusunda gerçekleşmiştir.
Yugoslavya’nın dağılmasıyla Sırp, Makedon, Hırvat gibi unsurlar bağımsızlıklarını birbiri ardına ilan etmeye başlamışlardır. Büyük Sırbistan projesini yürürlüğe koymak isteyenler, bu dağılmayı fırsat olarak değerlendirebileceklerini düşünmüşlerdir. Boşnaklar da referanduma gittikten sonra, bağımsızlık yönünde ortaya çıkmış olan sonuç doğrultusunda bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Hırvatların ve Boşnakların bağımsızlığı, Büyük Sırbistan projesinin önündeki en büyük engel olmuştur. Zira söz konusu projenin gerçekleşebilmesi için o alan içerisinde yer alan toprakların bu unsurlardan arındırılması gerekmektedir. Bunun için düğmeye basılmış; Sırplar, tarih boyunca yaptıkları gibi fırsattan istifade etmek suretiyle hedeflerine yönelmiş, Hırvatların ve Boşnakların topraklarını işgal etmişlerdir.
Sırplar, Boşnaklar üzerine gerçekleştirmiş oldukları saldırılarını sürdürürken 2 Mayıs 1992’de 1460 gün sürecek kuşatmayı başlatmışlardır. Kuşatma boyunca, Boşnakların göç etmesi için her türlü baskı, işkence ve zorbalığı elden bırakmayan Sırplar, toplu katliamlara başvurmuş, öldürdükleri kimseleri yakınlarına gömdürecek kadar mezâlim sınırlarını zorlamışlardır.
Sırpların mezalimi karşısında Birleşmiş Milletler güçleri sözde barış iddiasıyla müdahil olmuş görünse de bu durum hakikatte kuzunun kurda teslim edilmesinden başka bir şey olmamıştır. Yalnızca sözde kalan müdahale tarihin, Birleşmiş Milletler, NATO ve AB’yi hiçbir zaman affetmeyeceği bir sonuca sebep olmuş, bu güçlerin arkasında bulunan ve sorumluluğunu, desteğini bulunduran Ülkelerin eline Srebrenika kanının bulaşmasına sebep olmuştur.
Arşın ve Arzın Şahit Olduğu En Haksız Alışveriş
Srebrenika, Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge ilan edilmiş, savaşın sona ermesi beklenirken Sırplar ağır silahlarla birlikte büyük bir baskın gerçekleştirmişlerdir. Halkın güvenliğini sağlamak amacıyla oraya yerleşmiş bulunan BM güçleri bu baskına seyirci kalmış hatta kendilerine sığınanları da Sırplara teslim etmişlerdir. Bu alış-veriş, arşın ve arzın gördüğü en haksız alış-verişlerden biri olmuş, baskından çok sonraları internete düşen, Hollandalı silahlı güçlerin baskın esnasında eğlendiklerine dair videolarla da bu tarihi ayıp tescillenmiştir.
Baskın Günleri
Baskın günlerindeki tablonun tuvali, yaklaşık 1500 gündür sürmekte olan zulmün kanlarıyla zaten bezenmiş durumdadır. Mezalimi duymayan Avrupa başta olmak üzere, Dünya üzerinde yaşayanların tamamı için baskın sabahı, adeta bir sağır sabahtır. Salâlarla, çığlık ve feryatlarla yarılan; fakat acıyı çekenlerin dışında hiç kimsenin işitmediği sağır bir sabah…
Evladın annesini, annenin de evladını son kez koklaması; ailelerin Sırplara teslim edileceği düşüncesinin tetiklediği diz titremesi; Temmuzun ortasında üşümek; cenaze töreninin, tabutunun hatta kabrinin olamayacağını, telkin işitemeyeceğini düşünmek; toplu katliam merkezi haline getirilen topraklarla yüzleşmek…
Baskından Sonra
Baskından sonra, korunamayan canların yerine, sağır sabahın sessizliği korundu. Dünya, bu gerçeğin utancından kurtulabilmek için, gerçekleri gizlemeyi tercih etti. Onlara göre görevlerini başarıyla tamamlamışlardı. Zaman zaman keşfedilen toplu mezarlar açıldığında olanca çarpıklığıyla açığa çıkan dehşet ve vahşete rağmen, ölenlerin sayısında yalnızca bir hesap hatasına düşüldüğü söylenildi. Ortada suç vardı ama suçun boyutu gizlenmiş, suçlular bulunmak istenmemişti. Yıllar sonra yapılan yargılamalar sonucunda, Sırp kasabı lakabıyla insanlık tarihi son buluncaya kadar utanç ve nefretle anılacak olan Radovan Karadzic ve birkaç kişi daha suçlu bulunarak hapis cezasına mahkûm edildiler. Yargılama soykırım iddiasıyla başlamış ve Uluslararası Adalet Divanınca mezalimin soykırım olduğu kabul edilmiştir. Suçlular, savaş hukukuna aykırı hareket etmekten ve insanlık suçu işlemekten hüküm giymişlerdir.
Boşnakları tamamen ortadan kaldırmak maksadıyla işgale kalkışmış olan Sırplar, binden fazla camiyi de tahrip ederek o toprakların maneviyatını da kurutmak istemişlerdir. Zaman zaman keşfedilen toplu mezarlar açıldığında, dehşet ve vahşet çok daha iyi anlaşılıyor; katledilmiş binlerce insanın gömüldüğü toplu mezarlar, vahametin boyutlarını adeta haykırıyor. Aynı kişiye ait parçalar, birbirinden farklı, 50-60 km uzaklıktaki toplu mezarlarda ancak bulunabiliyor. Günümüzde hâlâ kırmızı filelerde bekleyen kafatasları, kemikler, cesetlere ait; incelenmeyi bekleyen eşyalar tek tek barkodlanarak kimlik tespitinde kullanılmak üzere işlem tamamlanıncaya kadar depolarda muhafaza ediliyor. Kimlik tespiti, kalıntıların birlerce örnekle karşılaştırılması yoluyla gerçekleştirildiğinden, bir kişinin kimlik tespiti dahi yıllarca sürebiliyor.
Katledilenlerin yakınları: ‘’İnsanlar gelinlerini ve torunlarını beklerlerken bizler yakınlarımızın cenazelerini bekliyoruz’’ diyerek acı ve sancılarını izhar ediyorlar. Tek neşe ve umut kaynakları, yakınlarının cesetlerini bulabilme ümidi… Yanlışlık sonucu hayatta kalmış birer hayalet gibiler. Baskın döneminden kalma kasvet duygusu hâlâ sımsıcak; dağlardan sanki bugünmüşçesine yansıyor o günlerin yangını; bebeklerin çığlıkları dağların eteklerinde ilk günkü gibi çınlamaya devam ediyor. Bundan fenası da var!.. Yakınları da öldüğü için artık test dahi yapılabilmesi mümkün olmayan, kimliği ortaya hiçbir zaman çıkamayacak dört bin kadar ceset var!
Potoçari’de zaman adeta takılı kalmış; unutmamak ve unutturmamak için ayarlanmış. Aliya İzzet Begoviç’in: ‘’Soykırımı unutmayın; unutulan soykırım tekrarlanır’’ sözünün de işaret ettiği gibi, soykırım ilk günkü haliyle canlı tutulmaktadır. Testler ve incelemeler sonucunda Ölüm tarihleri bir olan binlerce insandan kimliği tespit edilebilenler her yıl 11 Temmuz tarihi geldiğinde törenle defnediliyorlar.
Katledilenler; türlü fenalıklara maruz bırakılanlar; akla hayale gelmeyecek işkencelere tabi tutulanlar; göçe zorlanarak yerinden, yurdundan edilenler… Günümüzdeki tablo hâlâ aynı. Değişen pek bir şey olduğu söylenemez. Gelinen nokta her ne olursa olsun, ne dünya ne de Srebrenika 11 Temmuz 1995 tarihinden bir gün öncesine dönebilecektir.
Kim ya da kimler bugüne dek yeryüzündeki adaletsizliğe, mezalime seyirci kalmışlarsa, aynı olumsuzluklar bir gün mutlaka onları da vurmuştur. Bu soykırıma sessiz kalmanın ve maruz kalanların acılarını paylaşmamanın benzer katliamlara davetiye çıkarmak olacağı asla unutulmamalıdır…
Dipnotlar
[1] Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nin bölünmesi sonucunda bağımsızlığını ilan eden yedi devlet ortaya çıkmıştır. Bunlar: Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Karadağ, Slovenya ve Kosova’dır.
[2] Büyük Sırbistan İdeali: Temelleri Balkan Savaşlarının arifesine, 1900’lü yılların başına Çetnik hareketine dayanır. Sırp topraklarını diğer unsurlardan arındırarak Krallık merkezli büyük bir Sırbistan Devleti kurmayı hedefleyen bir ideolojidir. Balkan Savaşları ve 2. Dünya savaşı başta olmak üzere, kargaşa ortamlarından istifade uğrunda, hiçbir fenalıktan geri durmayacak kadar kuralsız ve kanunsuz bir yapılanmadır.