Bismillahirrahmanirrahim.
Sizden evvel dünyaya gelen Mevlâ’nın büyük dostları çok çalışarak Hak ve hakikate kavuştular. Sonra biz çocuklan, cahil kalmasınlar diye çok kıymetli eserler yazdılar. Bu eserlere kıymet vermek ve onunla layık olduğu şekilde muhafaza etmek bizim için elzemdir.
Kâfirlere benzemek onlara özenmekle başlar. Okumaktan asla vazgeçmeyelim. Arapça bize çok şeyler kazandıracaktır, onu ihmal etmeyelim.
Hayatımızın her alanında soğukkanlı olalım, bu hareket faydadan hali değildir.
İmam-ı Cafer (Radıyallâhu Anh) pek meclise çıkmazdı. Onu görenler:
“— Biz seni görmek için sefere çıkıyoruz, sen ise insanlar arasına çıkmıyorsun” dediler. O ise şu sözü söylemekle yetindi:
— Zamanımız sükût zamanı; dini pratiğe aktarma ve amel etme zamanıdır.
Rusya’da dinsiz bir düzen kurmak isteyen din düşmanları tüm kitaplan yaktılar. Rusyalı Müslümanlar bizden Emalî (akaid kitabı) istediler. Durum çok vahim. Hatta Türkiye’de bile “kitaplar yansın” diyenler vardı. Onunla yetki ve etkileri de kurtaramadı. Ölüp gittiler bu dünyadan. Hesap vermek kolay iş değil, hazırlıklı olalım.
“Kitapları yakmak” isteyenler ve halen bu İslam düşmanlığını sürdürenler “Bu milletin içindeki niyetin aynasıdır.” Batıdan getirilen (şeriat düşmanlığı muhtevalı) ilimler; ne taharetten, namazdan, oruçtan, zekâttan cihaddan ne de edepten bahsetmez. Hal böyle olunca, millette İslâmî ilimlerden, hadis, fıkıh, tefsir ve akaidden soğudu, adeta kaçtı… Neticede “Allâh’ın ismini değiştirdiler “Tabiat” koydular!..
Bu ne korkunç bir cürettir! Vay İslâm davasına sahip çıkamayanlara vay!..
Bakınız İslâm düşmanlığıyla maruf olanlara desek ki:
— Niçin ders kitaplarında besmele yok. Salat selâm yok, Hadis’i şerifler yok, âyet-i celiler yok?
Verecekleri cevap ise şudur:
— Biz onlara inanmıyoruz ki!..
Maalesef bazı gafil Müslümanlar yine onların eteklerine yapışmaktan vazgeçmiyor.
— Peki bu etek öpmeye niçin bu kadar ısrar ediliyor?
— Makam ve mevki için.
Makam dediğiniz ne ki, Firavun devletin en tepesindeydi, devlet başkanıydı. Fakat bu makam ve mevki Firavunu kurtaramadı.
Ya Rabbi Cehenneme götüren tüm makam ve mevkilerden sana sığınıyoruz. Bizi sırat-ı müstakiminden bir an bile ayırma (âmin).
(Firavun) “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” dedi. “Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.
Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.”[1]
Firavun Kızıldeniz’de son nefeslerini vermek üzereyken, ona bir kâğıt getirdiler.
Sağlığında Cebrail (a.s.) Firavuna dedi ki:
— Kaçan kölenin cezası nedir?
Firavunun verdiği cevap, boğulmak üzereyken kendisine uzatılan kâğıdın içinde de yazıyordu:
— Kaçan kölenin cezası boğulmaktır!
Ve Firavun kaçmanın cezasını boğularak çekti:
“Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma hali gelince, (Firavun) “Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Allah’tan başka ilâh olmadığına ben de iman ettim. Ben de Müslümanlardanım” dedi.”[2]
— En büyük rütbe İslâm’dır ister çöpçü ol ister hamal ol, ama Müslüman ol. En büyük rütbe budur. Firavun gibi zenginliğe ve yetkiye sahip olup Müslüman olmamak en büyük nasipsizliktir. İslam rütbesi en büyük zenginlik, en büyük devlettir.
Allâh’ım! Bizi beyinsizlikten kurtar (âmin). Denizdeki balık gibi zavallıyız. Oltadaki yemi görünce kancaya takılırız. Şeytanın ve nefs-i emmârenin iğvalarına kanmayalım. Şeytandan ve nefsi emmareden Allah’a sığınalım.
— Şeriat dindedir, başka yerde onu aramayalım.
— Tahsili tamamlamadan, tez evlenmek “okumayı” yarım bırakır. Cihanın oyunlarından geçip selamet bulalım.
Zamanı gelince evlenin lâkin Müslüman ve dinine bağlı kızla evlenin.
“Bu şehvetten geçip Hakka gidelim. Cemâl-i bâ kemale seyredelim.”
— Okumayı ihmal ediyoruz. En büyük belâ cehalettir. Bu kadar zamandır ben sizi okumaya teşvik ediyorum. Peki, nereye gidiyor bütün bu anlattıklarım? Hani her mahalleye bir erkek bir kız medresesi, nerede bunlar?
Muhterem Cemaat! Bunlar ihmale gelmez. İhmalkâr davranmayalım. Yoksa cehalet, başımızı belâlardan selâmete çıkaramaz. Ya Rabbi! Talebelerimizi ilme teşvik eyle! (âmin). Darlandık, tıkandık, Yâ Rabbi.,,
İlkokulların sekiz yıla çıkarılması hayırlı bir iş değildir. Mahallelerde birer medreseler açalım, bu çetin bir iş midir? Allâh’ın yardım ettiği kişilere hiçbir zorluk yoktur. Bunu anlayalım, anlamazsak pişman oluruz. Rabbim bizi pişman olmaktan muhafaza eylesin(âmin).
— Rabbimiz bizlere hitap ederken “Benim kullarım*’ diyor. Bu büyük bir saadettir, devlettir. Ya Rabbi bize Kur’an’ı sevdir, şeriat düşmanlarının gazetelerine destek verdirme! (âmin).
İslâm’a kin besleyenlerin gazetelerini almayalım. Mazeretimiz; “Bakalım aleyhimize neler yazmış?” olsa bile… Kuran bize söylüyor, şeriat düşmanlarının aleyhimize söylediklerini, yaptıklarını.
Kur’ân okuyalım. Arapça öğrenelim, okuduğumuzu anlayalım. Aleyhimizde ve lehimizde olanları bilelim. Peki Kur’ân’ı nasıl okuyacaksın, televizyon, video var. Gazeteler, düğün salonları, saz, caz var. Bütün bunların arasından nasıl İslâm’ı öğreneceksin. Bütün bunların toplamı bizim şerlerimiz kötü amellerimizin neticeleredir. Ya Rabbi! Bizi şerlerin baş olmaktan muhafaza buyur (âmin).
Sen bu şeriat düşmanlarının gazetelerini almazsan, TV’lerini seyretmezsen ne yazacaklar ve kime ne seyrettirecekler? Sen namaz kılmazsan Rabbimizin bu güzel hitabından nasibin yok demektir.
İnsan şöyle demeli: “Ben, namazı nasıl kılmam” emredersin Ya Rabbi cennet ümidi, cehennem korkusundan değil, senin rızan için kılıyorum Ya Rabbi!.. Namaz büyük bir ibadettir. Bunu ihmal edenin hali acınacak bir durumdur.
Namazı dosdoğru kılmalıyız. Oysa bir namazda dünyayı dolaşıyoruz. Mevla Teâlâ buyuruyor:
“Muhakkak ki Allah benim. Benden başka hiç bir ilah yoktur. Onun için bana ibadet et! Ve beni anmak için namaz kıl!”[3]
Efendi Babanın gençliğinde uzunca bir asası olan birisi vardı. Herkes onu tanırdı. Bir gün efendi babanın bulunduğu eve geldi ve:
— Bana bir şey ver, az olsun, fakat pak olsun, dedi. Bu sözü belli aralıklarla devamlı söylerdi.
Efendi baba diyordu ki:
— Ben şimdi anlıyorum ki bu adam bana “İhlâs’ı öğretiyordu.
“Az olsun, pak olsun. Mevlâ ile baş başa olsun.”
— Boğazımızdan ne olsa geçer, boğazından süt bile geçemeyenler var. Kanser hastaları var. Nimetlerin ve sıhhatimizin kıymetini bilelim. Sana şükürler olsun ya Rabbi (âmin).
Ya Rabbi, bizleri şükürden ve ihlâstan ayırma! (âmin).
Gözümüz, kulağımız, kızımız, oğlumuz, malımız, mülkümüz, her şeyimiz senin elinde. Kalpleri çeviren sensin, kalplerimizi sana çevir Ya Rabbi! (âmin).
— On kere bile hatim yapsak bir kelime bile düşünemeyecek hale gelmişiz. Halbuki okuduklarımızı bileceğiz ve düşüneceğiz. Bilmemiz içinde okumak zorundayız. Okumaktan çekinmeyelim. Bol bol Rabbimizle konuşalım:
— Kim Allâh ile konuşmak isterse Kur’ân okusun.
Peygamber, kendisine Rabbinden indirilen Kur’ân’a iman etti, müminlerde iman ettiler. Hepsi Allah’a meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar. Biz Allah’ın peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırt etmeyiz dediler. Şunu da söylediler:
— İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz Senden affımızı dileriz, dönüşümüz de ancak Sanadır. Allah hiç kimseye gücü yetmeyeceği bir şeyi teklif etmez. Herkesin kazandığı kendi lehine yüklendiği vebalde aleyhinedir…”[4]
Şimdi biz Rabbimize hitap ediyoruz:
— Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk veya hata ettikse, bizi muaheze etme!
— Ey Rabbimiz! Bize bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme!
— Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyleri de yükleme, günahlımızı affet! Bizi bağışla! Bize merhamet eyle! Sen bizim Mevla’mızsın! Artık kâfirler güruhu üzerine bize yardım et” dediler.” [5]
— Tarikat dersimizde aklımız başka yerlerde olmasın. Yoksa darlık girer. Aklı derste olmayanlar “Allah, Allah” “Lâ ilâhe illallah” diyorlar ama bu bir ders değil, ismi tarikat olmuş kendisi değil. Tarikatlar ve sohbetler Mevla’ya yönelmek içindir. Tarikat derslerimizi yaparken ve sohbet dinlerken aklımız başka şeylerle meşgul olmasın. Eşyanın sevgisi maalesef mevtamızın sevgisine galip geliyor.
— Ya Rabbi? Sana olan sevgimizi eşyaya galip kıl (âmin).
“İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir”[6]
Nihayet ağızdan olmayacak. Gönül diyecek ki;
— Ya Rabbi! Senin rıza-i şerifin için … namazını kılmaya.” Sonra
— Allâh-u Ekber’ diyerek dünyayı arkaya atacağız. Lâkin herhalde çoğumuz dünya meşgalelerini önümüze atıyoruz.
Ya Rabbi! Bizi sana yaklaşmaktan uzaklaştırmak istenenlerden muhafaza eyle!(âmin).
— Allah yolunda infak etmekten çekinmeyelim. Riya korkusu varsa gizli ver yoksa aşikâr ver.
Çeçenistan şeriatı ilan etti. Bu güzel insanlara yardım edelim. Ahirette alışveriş yok. O gün gelmeden önce ahiretimizi tezyin edelim, donatalım.
Kâinatın halikını memnun etmedikçe rahat bulunmaz. Mevla’yı bırakmayalım ve onu sevenleri unutmayalım.
Ya Rabbi Çeçen mücahitlerine yardım et! Onları Rus ordularına karşı muzaffer kıl! (âmin).
Ya Rabbi! Nimetlerle olup seninle olmamaktan muhafaza et bizi (âmin).
Dipnotlar
[1] (Naziat Sûresi, 24-26)
[2] (Yunus Sûresi, 90)
[3] (Taha Suresi, 14)
[4] (Bakara Sûresi, 285-286)
[5] (Bakara Sûresi, 286)
[6] (Rahman Sûresi, 60).