Vahdâniyyetine şahidlik yaptığı âyet-i kerîmede, ilim sahiplerinin de buna şahid olduğunu zikrederek ilmi ve âlimleri yücelten Allah Te‘âlâ’ya nihayetsiz hamd olsun! Salât ve Selâm, Allah Te‘âlâ’nın bu ümmet için her yüz senenin başında, dine giren bid‘atları ayıklayıp yenileyecek bir zatı göndereceğini müjdeleyen Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e olsun!
Hâfız el-Irâkî (Rahimehullâh) takyîd ve îzâhında, sahâbe (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)in birçoğunun rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu kaydeder:
“Bu din ilmini sonradan gelenlerin adaletli olanları taşır. Olmadık hükümler çıkaranların tahriflerini, batılı savunanların tefsirlerini ve cahillerin te’villerini reddederler.”
Nakletmiş olduğumuz hadîs-i şerîfin ve aynı mânâya müteallik hadîs-i şerîflerin işaret ve beşaretinden anlaşılacağı üzere, Allah Te‘âlâ her yüz senede bir, Dîn-i Mübîn-i İslâm’ı, aslî temelleri üzere tekrar ikame edecek kuvvette âlimler gönderecektir. Allah Te‘âlâ, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in dâr-ı bekaya irtihalinden bin sene geçtikten sonra gelecek olan müceddidi on müceddid kuvvetine sahip bir şahsiyet olarak göndermiştir.
Mektûbât-ı Şerîf’te Âhir Zaman Velîleri
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) 1. cildin 209. mektubunda şöyle buyuruyor:
“Resûli Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin dâr-ı bekaya irtihalinden bin sene geçtikten sonra bu ümmetten zuhur edecek veliler, sayıları daha az da olsa, bu ümmetin en olgun velileri olacaklardır. Bu şekilde şeriatın takviyesi daha yüksek olacaktır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in geleceğini müjdelediği Hazreti Mehdî de bu hikmetle hicrî bin seneden sonra gelecektir. Aynı şekilde Hazreti Îsâ’nın nüzûlü de hicrî bin seneden sonra olacaktır.
Özet olarak; bu son dönemde gelecek velilerin kemâlâtı, Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)in kemâlâtına benzeyecektir.”
İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Müceddidlik Vasfı
İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin muasırı olan ve ehl-i sünnet ulemasının, birçok ilim dalında üstünlüğünü kabul ettiği Abdülhakim es-Seyalkûtî (Kuddise Sirruhû), İmâm-ı Rabbânî Hazretlerini lâyık olacak lakaplarla daima tazim eder, onu kabul etmeyenleri de ağır bir üslûp ile eleştirirdi. Onun hicrî ikinci bin senenin müceddidi olduğunu ikrar eder ve kendine gönderdiği mektuplarda da bu vasfı kullanırdı. Hatta bu vasfı ilk kullanan kişinin Allâme Abdülhakim es-Seyalkûtî (Kuddise Sirruhû) olduğu da rivâyet edilmiştir.
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hakkında olur olmaz konuşan kimseler hakkında şu ibareyi söylediği rivâyet edilir: “Büyüklerin kelamlarında neyi kastettiğini fehmetmeden tenkitte bulunmak cahilliktir. Bu kimsenin neticesi güzel olmaz. Şeyhliğin sığınağı ve irfânın madeni olan Şeyh Ahmed (Kuddise Sirruhû)nun sözünü kabul etmemek, cehalet ve anlayışsızlıktandır.”
Nitekim vakıa da bu ifşaatlarda beyân edildiği üzere olmuş, son asırlarda büyük veliler yetişmiş ve gerek İslâm’ın dünyaya yayılması noktasında ihtidâ hareketlerini sürdürmüş, gerekse ilim yolunun muhafazası ve gelecek nesillere taşınmasını sağlamışlardır.