Mevlâ Te‘âlâ bizlere, dinine yardım etmeyi emredip şöyle buyurmuştur: “Ey iman etmiş olan kimseler! Siz Allâh(ın dinine, peygamberine ve kitabın)a yardım ederseniz, O da (düşmanlarınıza karşı) size yardım edecek ve (er meydanında da, İslâm yolunda da) ayaklarınızı sabit kılacaktır.”[1]
O’nun (Celle Celâluhû) vaadi haktır ve O (Celle Celâluhû) dinine yardım edenlere muhakkak yardım edeceğini vadetmiştir: “…Andolsun ki; elbette Allâh Kendisin(in dostlarına ve dinin)e yardım edenlere mutlaka yardım edecektir…”[2]
Âyet-i kerîmelerde, Allah Te‘âlâ’nın yardımının ulaşmasının yanı sıra, istikametin muhafazasının da O’nun (Celle Celâluhû) dinine yardım etmekle mümkün olacağı beyan edilmiştir.
En temel ifadeyle; din demek, ilim demektir. Eslâfımız, ilmin bu ehemmiyetini: “Bu ilim dindir. Dininizi kimden aldığınıza dikkat edin!” ikazında bulunarak beyan etmiştir. Bu ikaz bizleri, ilim tahsil etmenin ve ilim tahsil edilecek kimselerin durumu konusunda düşünmeye sevk etmelidir.
Güvenilirlik, ilim adamının vasf-ı lâzımıdır. Bu, ilim adamının hem ilminin, hem de karakterinin sağlamlığını kapsar. Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir kimseye, Allâh(-u Te‘âlâ) hayır murad ederse, o kimseyi dinde fakih (din ve şeriat ilmine vâkıf) eder. Ben ancak ilmi taksim ediciyim, Allâh(-u Te‘âlâ) da o ilmin anlaşılmasını ihsan eder.”[3]
Bir mü’min, ilimden uzak olmamalıdır. Öğrenen, öğreten ya da dinleyen olmalıdır. Zira rivayette şöyle gelmiştir: “Ya bilen ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, dördüncüsü olma!” Şartlar sebebiyle ilim tahsil etme imkânı olmayıp muhtelif iş kollarına mensup bulunanlar da ilmî müesseselerle irtibatlarını kesmemeli, bağış ve yardım yolu ile ilmî müesseseleri desteklemelidirler.
Mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri de bir sohbetlerinde, Allah Te‘âlâ’nın dinine yardım etmeyi emreden âyet-i kerîmeleri açıklarken: “İşte bizler de okumak, okutmak ile va’z-ü nasihatlerde bulunmakla, Allah Te‘âlâ’nın dinine yardım edelim” buyurmak suretiyle konunun ilmî yönünü beyan etmişlerdir.[4]
İlmî Müesseseler Bağış ve Yardımlarla Ayakta Durmaktadır
Günümüzde ilmî müesseseler, hayırsever kuruluş ve şahısların yardımlarıyla ayakta durmaktadır. Bu yolda yapılan harcamalar, Mevlâ Te‘âlâ indinde pek kıymetlidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ilmin fazîletini: “İnsan öldüğü zaman üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden faydalanılan ilim, kendisini hayırla yâd ettiren sâlih evlat.” hadîs-i şerîfiyle beyân etmiştir.
Buna göre; faydalı ilmin devamını sağlamak üzere ilmî müesseseleri sadaka-i câriye (sürekli, kalıcı hayır) ile destekleyenler, okuyan talebelerin ecrine ortak olacakları gibi, onların da hoca olup hayatları boyunca okutacakları talebelerin ecrine ortak olacak ve kıyamete dek teselsül edecek ilmî faaliyetlerden nasipdâr olacaklardır inşallâh.
Talebelerin Yetişmesine Katkıda Bulunun
İsmailağa câmiası, Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimizin rehberliğinde hâfızlık müessesesine dünden bugüne çok önem vermiş, hâfızların yetiştirilmesi ve ilim tahsilinin sürdürülmesine yönelik faaliyetlerini seferberlik yoğunluğunda sürdürmüştür.
Sadece İstanbul’da binlerce talebe hâfızlık ve İslâmî ilimlerin yolu olan Arapçaya ait ilimleri tahsil etmektedir. İsmailağa Hâfızlık ve Arapça medreseleri hakkında detaylı bilgi almak ve bu ilmî faaliyetlere ortak olmak için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] Muhammed Sûresi:7
[2] Hac Sûresi:40’tan.
[3] Buhârî, İlim:1
[4] Mahmud Efendi Hazretleri, Sohbetler, Siraç Yayınevi, İstanbul, 2010, c. 2, s. 85.