Büyüklere saygı, küçüklere sevgi İslâm’ın bize emrettiği önemli bir meseledir. Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ümmetini bu hususta çok teşvik etmiş ve buna riâyet etmelerini talep etmiştir. Bilhassa düşkünlerin görüp gözetilmesini tavsiye etmiştir. Çünkü, ihtiyarlar sayesinde insanın rızkı ve ömrü artmakta ve yine ihtiyarlar vesilesi ile Allah Teâlâ’nın yardımı yetişkinlere ve gençlere Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ulaşmaktadır.[1]
Ana-Babaya Hürmet
Büyüklere saygı esası, aileler arasında kat be kat daha önemlidir. Ana-babaya ziyadesiyle hürmet ve tazim etmek gerekir. Ana-babamızı isimleri ile çağırmak ve seslenmek terbiyeye aykırıdır. Bir kadının kocasını ismi ile çağırması da aynı şekilde edebe mugayir olduğundan mekruhtur. Bu hususla alakalı Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den sâdır olan bazı hadîs-i şerîfleri serdededelim:
“Herhangi bir genç yaşlılığından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Yüce Allah da yaşlandığında ona hürmet edecek kimseler halk eder.”[2]
Bu hadis-i şerîf, yaşlılara saygılı davranan gençlerin sevap kazanacaklarını ve çok yaşayacaklarını müjdelemektedir. İhtiyarları bir yük kabul eden gençler, bunu biraz düşünmelidirler. Ayrıca bu dünyanın bir de âhir ömrü vardır ki gençliğinde yaşlılara hürmet eden kimseler, âhir ömürlerinde de hürmet göreceklerdir. Başka bir hadîs-i şerifte Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Küçüklerine şefkat göstermeyen, büyüklerine değer ve saygı göstermeyen bizden değildir.”[3]
Cemiyetimizi ayakta tutan, küçüklerle büyükler arasında iletişimi sağlayan husus bu hadis-i şerîfte oldukça açık ve veciz bir biçimde ifade edilmektedir. Gözden kaçırılmaması gereken bir nokta da büyüklerin küçüklere şefkatli ve merhametli davranmasıdır. Böyle yetişen nesilleri biiznillah saygılı olacaktır.
“Saçı-sakalı ağarmış Müslümana, aşırı gitmeyip ahkâmıyla amel etmekten kaçınmayan Kur’an hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya duyulan saygı ve ta’zimden ileri gelir.”[4]
Müslüman olarak yaşadığı bir ömrün sonlarına gelmiş, saçı-sakalı ağarmış olan kimselere saygı göstermek hem İslâm hem de insanlık namına bir vazifedir. Böyle bir davranışın kaynağı Allah’a karşı hürmet ve tazimdir. Bu onun değerini daha da arttırmaktadır. Demek oluyor ki, içlerinden Cenâb- Hakk’a saygı duyan insanlar, yaşlı insanlara da saygılı davranırlar. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemiş olan hâfızlara hürmet göstermek de bu kabildendir. Ancak hâfızların, okuyuşlarında aşırıya kaçmayan, haddi aşmayan, Kur’ân okumaktan ve hükümleriyle amel etmekten geri kalmayan kimseler olması istenmektedir. Adâletli hükümdara gösterilecek saygının da Cenâb-ı Hakk’a tazimden ileri geldiğine dikkat çekilmektedir. Mümkün olduğunca âdil olmaya çalışan yetkililer, bu dikkat ve tavırlarından dolayı saygıya lâyıktırlar.
Edeb ve Hürmet Aileden Öğrenilir
Âdâb, ahlâk ve ictimâî muâşeretin kazanıldığı ilk müessese ailedir. Yaşlılara saygı göstermek ve hürmet etmek, onlara insanca davranmak önce ailede öğrenilir. Ailesinde, dede ve ninesine hürmet; anne ve babasına itaat, kendi yaşıtlarına da insanca davranma ve mürüvveti öğrenen kimse, toplum içinde de bu yüce hasletleriyle var olacaktır. Buna binâen, terbiye için mutlaka derli, toplu ve sıhhatli bir aileye ihtiyaç vardır. Büyüklere hürmet duygusunun gelişebilmesi için bazı hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bereket Büyüklerledir
Aile fertleri haneye ait bütün işlerde baba ve anneyi merci kabul etmelidirler. Böyle bir davranış, büyüklere hürmet düşüncesinin kavîleşmesine ve yerleşmesine vesile olur. Bir hadis-i şerîfte Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Bereket, büyüklerinizin yanındadır”[5] buyurmaktadır.
Ebeveynlerin, kendi anne ve babalarına karşı gösterecekleri hürmet ve tazim, çocuklar için en büyük terbiye dersidir. Ana-baba, hep sever ve şefkat eder, çocuk ise, daha ziyade bir vazife ve mükellefiyet şuuru içinde, ebeveynine ve diğer yaşlılara karşı hürmetli ve saygılı olmaya çalışır. İnsanda bu şuurun gelişmesi, uzun alıştırmalara bağlıdır. Çocuk, defalarca yaşlılara nasıl itaat ve hürmet edilmesi lâzım geldiğini görmelidir ki, onu kavrayabilsin. Yoksa pratikte tatbik edilmeyen, sırf telkinlerle beklenen neticeyi almak oldukça zor, belki de imkânsızdır.
Gençlerin kendilerinden daha yaşlı insanlara mutlaka hürmet çerçevesinde kalması gereğinin ehemmiyetine işaret eden bir hadis-i şerîf de şöyledir:
“Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler, otlayan hayvanlar olmasaydı belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti.”[6]
Bu hadîs-i şerîfe göre insan beli bükülmüş ibadet ve taat ehli ihtiyarlar, günahsız sabîler ve Cenâb-ı Hakk’ın masum kulları olan sağmal hayvanlara son derece merhametli olmalı ve onlara eziyet etmekten nihâî derecede imtinâ etmelidir. Yoksa birtaklım bela ve musibetlerle karşılaşmamız hiç de uzak değildir. Bunun örnekleri günümüzde ziyadesiyle müşahade edilmektedir.
Mürşide ve Emânetine Hürmet
Son olarak insan her şeyden ziyâde olarak, dinî ve mânevî meselelerde kendisini yetiştiren mürşidine karşı son derece edepli ve hürmetkâr olmalıdır. Çünkü ana-babası kişinin bu dünyaya gelmesine vesiledir. Ancak mürşid-i kâmil insanın kendisi olmasına ve tabiri câizse mânevî olarak yeniden doğmasına vesiledir. Binâenaleyh kişi mürşidinin vaaz ve nasihatlerine ve bıraktığı emanetlere son derece riâyet etmelidir. Cenâb-ı Hakk cümlemize bu hasletlerle hasletlenmeyi nasip ve müyesser eylesin. Âmîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] Tirmizî, Cihad 24; Ebû Dâvûd, Cihâd 70.
[2] Tirmizî, Birr 15; Ebû Dâvûd, Edeb 58.
[3] Tirmizî, Birr 15; Ebû Dâvûd, Edeb 58.
[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 20.
[5] Münâvî, Feyzu’l-Kadir, 3/220.
[6] Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2/230.