Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû), Mevlânâ Seyyid Emîr Külâl (Kuddise Sirruhû)nun; Mevlânâ Şâh-ı Nakşibend, Mevlânâ Yâdigâr ve Mevlânâ Cemaleddîn-i Dehistânî (Kaddesallâhu Esrârahum) ile birlikte dört halifesinden biri ve ileride büyük Şeyhlerden olacak olan oğlu Emir Hamza’nın eğitim ve terbiyesini de havale ettiği mümtaz talebelerindendir. Doğduğu ve aynı zamanda da vefât ettiği yer olan Dikgerân’a nispetle “ed-Dikgerânî” nisbesiyle anılmıştır.
Mevlânâ Seyyid Emîr Külâl (Kuddise Sirruhû), halifesi Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû)yu:“Benim yakınlarım arasında iki kimseden (Muhammed Bahâüddîn ve Ârif-i Dikgerânî) üstün olanı yoktur” sözleriyle methetmiştir. Mevlânâ Şâh-ı Nakşibend (Kuddise Sirruhû) dahi ona, Şeyhinin daha kadîm bir mürîdi olması sebebiyle son derece hürmet eder ve ta‘zimde bulunurdu. Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû) aynı zamanda, Mevlânâ Şâh-ı Nakşibend (Kuddise Sirruhû)nun sırdaşıydı. Hafî zikir konusundaki hassasiyetlerini birlikte paylaşmışlar ve bunu tarîkat-i aliyyeye de birlikte tatbik etmişlerdir.
Mânevî Derecesi ve Fazîleti
Mevlânâ Şâh-ı Nakşibend (Kuddise Sirruhû), Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû)nun mânevî derecesini: “Gizli zikirle meşgul olurken, içimizde esrarlı bir bilgi meydana geldi. O sırrı anlamak istedik. Otuz yıl boyunca Mevlânâ Ârif ile bu yolda birlikte ilerledik. İki kere Hicaz seferine çıktık. Pek çok, Allah (Celle Celâluhû) adamıyla karşılaştık. Köşe, bucak, zaviye, dergâh dolaştık. Eğer mana âleminde Mevlânâ Ârif kadar yüksek veya onun kavuştuğu esrardan bir zerreye sahip olan bir kimse görmüş olsaydım, buralara dönmezdim” sözleriyle ifade buyurmuşlardır.
Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû)nun sohbetleri feyz ve irşâd membaı idi. Onun sohbet meclislerine iştirak edenler sohbetlerinden müstefid oldular. Yüksek makamlarına bağlı olarak eşsiz bir tevazua sahipti. Bir gün kendilerine takdim edilen hediyeyi, “Hediye kabul etmek o insana yaraşır ki, onun duâsı bereketiyle hediye getiren muradına ersin. Bizde ise öyle bir özellik yoktur. Hediyenizi kabul edemeyiz” sözleriyle geri çevirecek kadar, tevazuda zirveydi.
Halifeleri ve Emr-i bi’l-Ma‘rûf Konusunda Hassasiyetleri
Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû), emr-i bi’l-ma‘rûf konusuna da oldukça önem verir, bu maksatla seyahatlere çıkardı. Nitekim iki kez muvaffak olduğu Hac yolculuğu boyunca konakladığı yerlerde daima ziyaretlerde bulunup tebliği bir an olsun bırakmadığı nakledilmektedir.
Şehri hedef alan sel sularına seslenerek etkisini kaybetmesini sağlamak gibi pek çok kerameti zâhir olan Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû), arkasında; Hâce Muhammed Pârisâ, Mevlânâ Emîr Şeref ve Mevlânâ İhtiyarüddîn (Kaddesallâhu Esrârahum) adlı halifelerini bıraktı.
Vasiyetleri ve Vefâtı
Vefatına yakın bu büyük velî, Şâh-ı Nakşibend (Kuddise Sirruhû)ya haber salarak yanına intikal etmesini istedi. Mevlânâ Muhammed Pârisâ Hazretlerinin mânevî hâlinin ikmâlini kendisine havale ettiğini bildirdi ve cenaze namazını kıldırıp teçhiz ve tekfin işlemlerini gerçekleştirmesi hususunda vasiyette bulundu. Halife, talebe ve yakınlarıyla helalleştikten sonra vefât etti. Mevlânâ Şâh-ı Nakşibend (Kuddise Sirruhû), üzerinde bulunan vasiyet gereği, sohbet dostu ve sırdaşının teçhiz ve tekfin işleriyle ilgilenip cenâze namazını kıldırdı ve defniyle de bizzat ilgilendi.
Vefât tarihi net olarak bilinmeyen Mevlânâ Ârif-i Dikgerânî (Kuddise Sirruhû)nun türbesi, Buhârâ’dan Semerkand’a doğru ilerlerken yol üzerinde bulunmakta ve kıymetli bir ziyaretgâh olarak yoğun rağbet görmektedir.