Mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri, “Birr”e ulaşmanın yollarını anlattıkları bir sohbetlerinde îmân esaslarını zikrettikten sonra gerçek takvânın beyânı sadedinde Allah sevgisiyle infâk edenlerin hâllerinden bahsetmiş, şu öğüt ve açıklamalarda bulunmuştur…
﴾لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ…﴿
“Birr (iyilik ve takvâ), yüzlerinizi (namazda) doğu ve batıya doğru çevirmeniz değildir. Fakat birr (asıl iyilik) Allâh’a, âhiret gününe, meleklere, kitap(lar)a ve peygamberlere îmân eden (kimsenin iyiliğidir)…”
İşte böyle (îmân esaslarına) inanan kimsenin birr’i yani sofuluğu, işe yarayan birr ve sofuluktur. Âyet-i kerîmenin buraya kadar olan kısmında îmân üzerinde durulmuş ve ancak Allâh-u Te‘âlâ Hazretlerine, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve bütün peygamberlere inananların birr’inin asıl işe yarayan birr olduğu zikredilmiştir.
Gerçekten de en birinci ve en büyük iyilik budur. Zira bu beş şeye îmân bütün temellerin aslı olduğundan bunlara îmân olmadıkça hiçbir amel makbul olmaz.
Îmândan sonra Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri, malını Allah sevgisiyle verenlerin takvasının gerçek takva olduğunu beyân buyuruyor:
﴾…وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ…﴿
“Gerçek iyilik, daha öyle bir kimsenin iyiliğidir ki, malını, Allah sevgisiyle veya mala olan sevgisine rağmen akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve köle ile esirlerin boyunlarını azad etme hususunda veren kimsenin iyiliğidir.”
Akrabaya İyilik İki Yönden İbâdet Sayılır
Mevlâ Te‘âlâ evvelâ akrabaya vermeyi zikretti. Zira akrabaya iyilik, hem yakınlık haklarını gözetmek, hem de sıla-i rahim olduğundan iki yönden ibadet sayılır. Akrabadan sonra yetimleri gözetmenin lüzumu beyân olunmuştur.
Zira yetimler kendilerini terbiye ve himaye edecek babadan yoksun olduklarından yardıma ihtiyaçları daha fazladır. Sair fakirler, memleketinden uzak düşen yolcu ve misafirler, bir günlük azığını insanlardan istemeye muhtaç olan dilenciler ve borcu olan köle ve esirler ise üçüncü derecede zikrolundular.
Şu da bilinmelidir ki Allâh Te‘âlâ Hazretleri, mala karşı olan sevgiye rağmen onu vermekte fazla sevap olduğunu bildirmek için:
“Mala karşı olan sevgisine rağmen onu verir.” buyurdu. Zira sevdiği malını vermek nefse çok ağır geldiğinden faziletinin çok fazla olacağında şüphe yoktur.
Kaynak: Mahmud Efendi Hazretleri, Sohbetler, c.1, s.17 ve 27’den alıntıdır.
İsmailağa Aşevi Hizmetleri ve Gıda Yardımları
Peygamberlerin sünnetinden olan ihtiyaç sahiplerine ikrâm ve yardımda bulunma hasleti, varlıklı kimselerden ihtiyaç sahiplerine mânevî bir köprü vazifesi gören aşevleriyle müşahhas bir hâle bürünmüş ve İslâm medeniyetinin yapıtaşlarından biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır.İsmailağa; biri Avrupa, diğeri Anadolu yakasında olmak üzere, her gün talebe ve ihtiyaç sahiplerinden oluşan ortalama 2500 kişilik sıcak yemek ikrâmında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve düzenli olarak ulaştırmış olduğu gıda destekleri, sağlamış olduğu aynî ve nakdî yardımlarla bu mânevî köprüyü günümüzde de muhafaza etmektedir. Sizler de bu hizmetlere ve hayra destek sağlayabilir ve bütün bu hizmet ve faaliyetlerden hâsıl olacak ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız…