Ramazân-ı şerîf ayının bizleri geri bırakmasının ardından, bayram ile Şevvâl ayına girmiş bulunuyoruz. İbâdet ve tâat konusunda samimî olan kimseler için Şevvâl ayında da büyük fırsatlar vardır. Zira bu ay da fazîletli bir ay olup gerek orucu gerekse de hususî namaz ve zikirleriyle ihyâsında büyük ecir ve mükâfatlar vardır.
Şevvâl ayı hakkında genel bilgilere ve fazîletine dair malûmata ulaşmak için tıklayınız…
Bu ayda tutulması müstehâb olan orucun hükmüne dair malûmata ulaşmak için tıklayınız…
Şevvâl orucunun faziletlerine ve ahkâmına dair malûmata ulaşmak için tıklayınız…
Şevvâl Orucunun Kabirdeki Yardımı
Salih amellerin sahibine dünyadayken iyilik sağlayacağı hak olduğu gibi, kabirde ve âhiret merhâlelerinde şefaati de haktır. Nitekim, kadîm ulemânın ve zâhidlerin büyüklerinden olan Süfyân-ı Sevrî (Rahimehullâh) da Şevvâl orucunun bir kimseye yardımı hakkında şöyle bir hâdise anlatmıştır:
“Ben Mekke-i Mükereme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Haremi Şerif’e gelir, tavaf eder, namaz kılar ve bana selam verip giderdi.
Gel zaman, git zaman, ben bu kişi ile tanıştım. Dostluğumuz daha da ilerledi, samimiyetimiz arttı.
Bir gün o kimse beni yanına çağırdı ve dedi ki:
— Şayet senden evvel ölürsem, o vakit kendi ellerinle beni yıka, namazımı sen kıldır ve beni defneyle. O gecede, ilk gece de beni terk etmeyip kabrimde geceleyerek, münkereynin sual sorması anında bana devamlı Tevhidi telkin et, diye vasiyette bulundu. Ben de o kimsenin dediklerini yapmayı kabul ettim.
Bir zaman sonra o kimse vefât etti. Ben de, bana yaptığı vasiyete uyarak verdiğim sözü yerine getirdim. Defin işi de bittikten sonra, kabrinde gecelemeye karar verdim. Çünkü buna da söz vermiştim.
O gece kabri beklerken bana bir ağırlık çöktü, hafifçe dalmışım. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken bir ses kulağıma çalındı:
— Yâ Süfyân! Beni korumana ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı. Artık sen gidebilirsin, diye bir ses işittim. O zaman ben de kendisine sordum:
— Ne sebeple bu lütfa eriştin, bu fazilete nail oldun? Cevaben dedi ki:
— Ramazân-ı şerîfin orucunu tutup, Şevvâl altı gün daha ekleyerek oruç tutmam sebebiyle.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi görmedim. Gördüğüm bu zuhurata tabi olayım mı, olmayayım mı, tereddüt geçirdim.
Abdest aldım, iki rekât namaz kıldım, tekrar uyudum. Böylece hafiften gelen sesi üç kere duydum. Anladım ki bu Rahmânîdir; şeytandan değildir. O zaman kabrin yanından ayrıldım. Şevvâl orucunun fazîletini, yardımını böylece kavramış oldum ve şöylece duâ ettim:
‘Yâ Rabbi! Beni Ramazân ayının orucuna ve Şevvâl’den altı gün oruç tutmaya muvaffak kıl.’ Elhamdülillâh, Allâh-u Te‘âlâ beni bu işe muvaffak kıldı ve bunu bana nasip etti.”