27 Kasım 2016 tarihinin hatırlattığı tarihi hadiselerden birisi de, Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin vefâtıdır. İlim, irşâd başta olmak üzere, pek çok cihetten hizmetlerde bulunmuş bu mübârek zâtı vefâtının sene-i devriyesiyle rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in pâk neslinden olan seyyid ve şerif aileler, Kerbelâ’da olduğu gibi, ilerleyen asırlarda da mezalime maruz kalmışlardır. Özellikle İslâm topraklarına gayr-ı müslim devlet ve zümreler tarafından gerçekleştirilen saldırılarda, yurtlarından hicret etmek zorunda bırakılmışlardır. Bazı dönemlerde ise hayat sürdükleri bölgelerin valileri veya komutanlarının tutumu sebebiyle yine kendilerini davet eden devletlerin topraklarına göç etmişlerdir.
Ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı büyükleri, seyyidlere her daim hürmet etmiş, bu şerefli ve kıymetli soya mensup olanları topraklarına davet ederek ikramlarda bulunmuş, onlarla özel olarak ilgilenmiş ve ilim-irşâd faaliyetleri kapsamında onlardan tebaanın en iyi şekilde istifade edebilmesi noktasında imkân sağlamışlardır.
Ailesinin Anadolu’ya Yerleşmesi
Seyyid Abdülhakim Arvâsî Hazretlerinin (Kuddise Sirruhû) mensubu bulunduğu, Şeyh Kasım el-Bağdâdî’ye nispet edilen ve ‘arvas’ olarak bilinen aile de, kısaca özetlemeye çalışmış olduğumuz göç sebeplerinden biri olan Hülagü’nün Bağdat istilası sebebiyle ve ecdadımızın Sultan Orhan Gazi dönemine tevafuk eden himaye tekliflerinden birine bağlı olarak Anadolu’ya yerleşmişlerdir. Bu istila ve sonraki bazı hâdiseler sebebiyle Anadolu’nun doğu-güneydoğu bölgesine pek çok şerefli aile yerleştirilmiştir.
Bağdat’tan sonra Musul, Urfa, Bitlis, Mısır ve bir süre sonra Anadolu’ya gelerek günümüzde Van ili sınırları içerisinde bulunan mevkiye beraberindekilerle yerleşen ailenin bazı fertleri başka bölgelere göç etmişseler de, ailenin büyük oğlu olan Molla Muhammed, Van’da kalmıştır. Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri de ailesinin yerleşmiş bulunduğu bu bölgede, Başkale kazasında doğmuştur.
Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin ailesi, seyyid bir aile olmasının yanı sıra, ilmî fazîlet yönünden de pek çok âlim yetiştirmiş, İslâmî ilimlerin her alanında önemli hizmetlerde bulunmuş mühim bir ailedir. Aileden aynı zamanda pek çok Şeyh yetişmiş ve onlar vesilesiyle muhtelif tarîkat ve tarikat şubelerinin yaşayıp gelişmesine önemli katkılar sağlanmıştır. ‘Arvâs Seyyidleri’ olarak bilinen bu aile yedi asır kadardır muhtelif kurum ve müesseselerle bu dine hizmet ederek günümüze kadar ulaşmıştır. Bu hizmetleri günümüzde de halen sürdürülmektedir.
Yetişmesi ve İlim Tahsili
Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri ibtidâî ve rüşdiyeyi bağlı bulundukları Başkale kazasında okuduktan sonra, Irak bölgesindeki meşhur ve maruf ulemadan okuyup icazet alarak tekrar Başkale’ye döndü. Burada ilmî faaliyetleri gerçekleştirebilmek için bir medrese inşa ettirdi ve kütüphane kurdu. 1880 yılında Hâlidiyye meşâyıhından Seyyid Fehim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretlerine intisap ederek ondan hilâfet almış olan Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin ilmî faaliyet ve gayretleri, devrin Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid Hân tarafından da taltîf edilmiştir.
İlmî tedrisâtın yanında tebliğ ve irşâd seferlerine çıkmış, dönemin ulemâ ve meşâyıhıyla görüşmüş, geniş bir coğrafyayı kapsayan pek çok belde ve yerleşim birimine ziyaretler gerçekleştirmiş, millî mücadele döneminde halkın teşkilatlanması konusunda vaaz ü nasihat ve telkinleriyle etkili olmuştur.
Bitmeyen Karışıklıklar ve Mecburi Yolculuklar
Bitmeyen siyasi karışıklıklar, baskılar ve işgal süreçleri; Rus istilası ve Ermeni olayları şeklinde tezahür edince bu aile, tekrar göç etmek zorunda kaldı. Aile fertleriyle, Irak bölgesine doğru yola çıktılar ve Musul’da iki yıl kadar kaldılar. Aile burada kaldığı süre içerisinde Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri, müftülük vazifesinde bulundular. Bu sefer İngiliz işgali sebebiyle yeniden Anadolu’ya dönüp Adana’ya yerleştilerse de, buranın güven vermemesi (işgal ihtimali söz konusu olması) sebebiyle Eskişehir’e yerleştiler. Ailenin, ikâmet ettiği bölgelerin maruz kaldığı istilâ ve işgallerde pek çok mensubu vefat etmiştir.
Seyyid Abdülhakim Arvâsî Hazretleri İstanbul’da
1919 senesine gelindiğinde Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri İstanbul’da misafir edildi. Bir süre Evkaf Nezâreti’nce Eyüp’teki Yazılı Medrese’de kaldıktan sonra, Ağustos ayında devrin Osmanlı Padişahı Sultan Vahideddin Hân tarafından Süleymaniye Medresesine, Medresetü’l-Mütehassisîn Tasavvuf müderrisi olarak ve bununla beraber Ekim 1919’da Eyüp’teki Kâşgarî Dergâhına postnişin olarak tayin edildi.
Medresetü’l-Mütehassisîn ve Seyyid Abdülhakim Arvâsî Hazretleri
Süleymaniye Medreselerinin o günkü kurumlarından olan ve İslâmî ilimlerde ihtisas alanı olan; kelâm, hadis, fıkıh ve tasavvuf gibi her bir alan için ayrı bir ihtisas şubesi bulunan Medresetü’l-Mütehassisîn’de tasavvuf şubesinin hocalığını yapmış ve tasavvuf, tasavvuf tarihi derslerini okutmuştur. Dönemin önde gelen ve sonraki dönemi aydınlatan âlimlerin çoğu bu medrese yoluyla Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin talebeliğiyle müşerref olmuşlardır.
Şeyhlik ve Kâşgarî camiinin imamlık ve vâizlik vazifelerini ifâ etmenin yanında bir de Vefa lisesinde hocalık yapmış olan olan Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri, 1925 senesinde Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına rağmen kendisine verilmiş olan ikâmet izni vesilesiyle dergâh binasında tasavvufî sohbet ve irşâd hizmetlerini sürdürdü. İstanbul vâizliğine tayin olduktan sonra İstanbul’un pek çok semtinde çok sayıda camide vaazlarına devam etti.
Beyoğlu Ağa Camii Dönemi
Şeyhliği vesilesiyle o dönemde yaşamış olan her kesimden insan ve her ilim dalından önemli şahsiyetlerle halkın ciddi bir kesimi, kendisini tanıma imkânı bulmuş, böylece şöhret ve hizmetleri yayılmıştır. Beyoğlu’nda Ağa Camiinde, o dönem zifiri karanlıklarda kalmış olan semt ve çevresi, O’nun irşâd güneşiyle aydınlanmıştır.
Menemen Hadisesi kapsamında tutuklananlar arasında o da vardı. Menemen’e gönderildi; divân-ı harb’de yargılandı fakat bir dahli olmadığı anlaşıldıktan sonra serbest bırakıldı. Vâizlik belgesi yaş haddine rağmen daha önce uzatılmışsa da, mahkeme sebebiyle emekliliğe sevk edildi. ‘Hocanın emeklisi olmaz’ anlayış ve olgunluğuyla cami derslerini hiçbir zaman bırakmayıp sürdürdü. Soyadı kanununun kabulünü müteâkip Üçışık soyadını aldı.
1943 Eylülünde sıkıyönetimin emriyle İzmir’e gönderilip zorunlu ikâmete tabi tutuldu ve hastalığı sebebiyle Ankara’ya gitmesine izin çıktıktan sonra buraya intikal etti. 27 Kasım 1943’te vefât eden Seyyid Abdülhakim Arvâsî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri, Ankara Bağlum mezarlığına defnedildi.
Eserleri: İrşâd ve ilmî faaliyetlerinin yanı sıra Râbıta-i Şerîfe adlı, Râbıta-i Şerîfenin mahiyetine ve müdafaasına dair bir risale ve er-Riyâzü’t-Tasavvufiyye adlı, tasavvuf ıstılahatı ve tarihine dair bir eseri bulunmaktadır. Bu iki eser büyük mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek tarafından sadeleştirilerek yayımlanmıştır. Seyyid Abdülhakim (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin muhtelif konulara dair çeşitli kişilere göndermiş olduğu mektuplar da yine muhtelif eserlerin içeriğinde neşredilmiştir. Hâl Tercemesi ve Ebeveyn-i Rasûlullâh isimli eserleri latinize edilerek yayımlanmıştır.
Mütefekkir Necip Fazıl merhumla olan münasebetini daha önce kaleme almış olduğumuz makalemizden okuyabilirsiniz. İlgili makaleye erişmek için tıklayınız