“Ahlâk” kelimesi, “İnsanda yerleşmiş olan huy” anlamına gelen “hulk” ifadesinin çoğuludur.
Kınalızâde olarak bilinen ve Ahlâk-ı İslâmiyye alanında önemli bir yere sahip olan Ali ibni Emrillâh (Rahmetullâhi Aleyh), İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğunun ahlâk ile ilgili tahlillerini şöyle özetlemiştir: “İnsanlar iyiliğe, yükselmeğe elverişli olarak doğar. Sonra nefsin kötü arzuları ve güzel ahlâkı öğrenmemek ve kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak kötü huyları meydana getirir.”[1]
İslâm dinine bütüncül bakıldığında, inanca ve ibadete dair konuların yanında, kaynaklarımızda ahlâka yönelik de ciddi bir alan tahsis edildiği görülür. Bu durum, İslâmiyet’in ahlâk noktasında da, gerek her ferdi ayrı bir birey olarak, gerekse de tüm insanlığı nizam ile donatma gayesiyle inzâl buyrulduğunu ortaya koymaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde ahlâk alanına müteallik emir ve yasakların yanı sıra konuyla ilgili öğüt ve tavsiyeler, fiilî hayatın tanzimi açısından mühimdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de, Allah Te‘âlâ’ya -mânen- yönelip doğru olmak emredilmiştir. “(Habîbim!) de ki: “Ben ancak sizin gibi bir be şerim ki, bana İlâhınızın ancak ve ancak bir tek İlâh olduğu vahyedilmektedir. Öyleyse siz, O (Allâh-u Azîmüşşâ)na doğru yönelin ve (geçmiş teki yanlış inanç, söz ve davranışlarınızdan dolayı) O’ndan bağışlanma talep edin!”[2] âyet-i kerimesindeki vurgu, bu bağlamda oldukça mühimdir.
Bir başka âyet-i kerîmede de konunun itikâd ve ebedî felâh ile ilgili boyutuna dikkat çekilmiş, Allah Te‘âlâ’nın yardımının da buna bağlı olduğu beyân edilmiştir: “O (şirk koşarak) zulüm işlemiş olan kimselere(, onlar gibi giyinip kuşanmak ve kendilerine değer vermek gibi basit gördüğünüz şeylerle de olsa) en ufak bir meyil dahi göstermeyin, sonra (onları yakacak olan) o ateş size de dokunur. Sizin için Allâh’tan başka yardımcılar da yoktur (ki sizi O’nun azâbından koruyabilsin)! Sonra (kâfirlere meyledenlere azap edeceğini açıklayan O Allâh tarafından da) yardım olunmazsınız!”[3]
Rûh ve Tahayyül Dünyasından Fiile, Alışkanlıklar Bütünü
Ahlâk, rûha nüfûz eden ve tahayyül dünyasından fiiliyata kadar insanı güzelleştiren bir özelliğe sahiptir. En genel tanımıyla ahlâk; insan rûhunda yerleşmiş, insanın yaptığı fiil ve davranışların kaynağı olan, onları meydana getiren “huy” dediğimiz alışkanlıkların bütünüdür.[4]
Ahlâk ya güzel olur, ya da çirkin olur. İyi ve kötü davranışlar, dînî değerlere göre belirlenir. İslâm dîni güzel ahlâka büyük önem verir. İslâm, özellikle bir ahlâk, fazîlet ve hikmet dînidir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet gününde mü’minin sevapları arasında güzel ahlâktan daha ağır gelen bir şey bulunmaz. Allâh Te`âlâ çirkin ve kötü sözlü kimseyi sevmez.”[5]
Dînimizde namaz, oruç, hac gibi ibâdetler nasıl birer dînî görev ise, sağlığı korumak, insanlara karşı güler yüzlü davranmak, tatlı sözlü olmak, komşuları incitmemek, herkesin iyiliğine çalışmak, topluma faydalı olmak da birer dînî görevdir. Mü’minler, bu hassas ölçülere dikkat etmekle mükelleftirler.
Dipnotlar
[1] Dinî Kavramlar Sözlüğü.
[2] Fussilet Sûresi:6’dan.
[3] Hûd Sûresi:113.
[4] Soru ve Cevaplı Temel Dinî Bilgiler, İsmailağa Yayınları, İstanbul, 2018, s. 48.
[5] Tirmizî, Birr:62, No:2002, 4/362.