İslâm medeniyeti, âyet-i kerîmelerin ve nebevî ahlâkın bir lüzumu olarak talebeler ve ihtiyaç sahipleri başta olmak üzere yolcuları ve misafirleri ağırlama, onların ihtiyaçlarını giderme, iaşelerini temin konusunda önemli müesseseleri hayata geçirmiştir.
“İmar edilmiş” anlamına gelen imâretler, halka hizmet veren; cami, mescid, medrese, tabhâne, dârülit‘âm, dârüşşifâ, aşevi, kervansaray, muvakkithâne, türbe gibi külliye birimlerinin tamamı için kullanılmaktaysa da sonraki yıllarda daha çok fukara, gureba ve talebelere ikrâm etmek üzere sıcak yemek pişiren aşevlerini ifade etmede kullanılmıştır.
İmarethâneler, pişecek yemeklerden kumanya ve malzeme alımına, çalışanlarının maaşlarına kadar her konuda bünyesinde bulundukları vakfın yönetimine tabi müesseselerdi. Birçok yapıdan oluşan külliye içerisinde görev yapanlar da müştemilat içerisinde yer alan aşevlerinde yemek yerlerdi. Osmanlıda ayrıca, külliye içerisinde bulunmayıp şehirlerin ya da küçük yerleşim birimlerinin muhtelif bölgelerinde 2000-3000 kişi arasında ihtiyaç sahibine hizmet veren aşevleri de bulunurdu.
Genellikle günde iki öğün yemek veren aşevlerinde Cuma günleri ve dinî açıdan önem taşıyan gecelerde daha özel yemekler pişirilir ve tatlı ikrâm edilirdi. Ramazân-ı Şerîf aylarında iftar ve sahur yemeği vermek üzere kurulan sofralar ise daha zengin olurdu.
İmarethânelerde sıcak yemek pişirmenin yanı sıra kuru gıda, giyecek gibi aynî yardımlarla beraber ihtiyacı olanlara nakdî yardım sağlandığı da tarihî kayıtlarda yer alan bilgilerdendir.
Hassasiyetle Yürütülen Hizmetler
Osmanlı devrinde, sosyal hizmetler kapsamında yürütülen hizmetlerin tamamı, büyük bir hassasiyetle yürütülüyordu. Vakıfların kayıtlarından hatta kadılara intikal eden bazı davaların kayıtlarından anlaşıldığı üzere, aşevlerinde çıkan yemeklerin kaliteli olmaması durumunda müdahalede bulunuluyordu. İlgili bilgiler değerlendirildiğinde ekmek pişirmede kullanılan unların kalitesinden fırınların taşlarına kadar her detayın titizlikle incelendiği ve uygun bulunmadığı takdirde gereken düzeltmelerin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Gayr-ı Müslimleri Dahi Hayran Bırakan Sosyal Yardımlaşma Anlayışı
Osmanlı’nın hayvanları dahi gözeten hassasiyeti ve sosyal yardımlaşma anlayışına, bunu fark eden batılılar da hayran olmuş ve bu hayranlıklarını dile getirmişlerdir. Özellikle kış aylarında vahşi hayvanları dahi gözeten anlayış, yalnızca ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları kadar el uzattığı sadaka taşları, İslâm medeniyetinin ulaştığı seviyeyi açıkça gösteren örneklerdir.
İsmailağa Aşevi Hizmetleri ve Gıda YardımlarıPeygamberlerin sünnetinden olan ihtiyaç sahiplerine ikrâm ve yardımda bulunma hasleti, varlıklı kimselerden ihtiyaç sahiplerine mânevî bir köprü vazifesi gören aşevleriyle müşahhas bir hâle bürünmüş ve İslâm medeniyetinin yapıtaşlarından biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır. İsmailağa Câmiası, biri Avrupa, diğeri Anadolu yakasında olmak üzere her gün ortalama 2500 kişiye sıcak yemek ikrâmında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve gıda yardımlarıyla bu mânevî köprüyü günümüzde de muhafaza etmektedir. Sizler de bu hizmetlere ve hayra destek sağlayabilir ve hâsıl olacak ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz. Detaylı bilgi için tıklayınız…