Koronavirüs salgını sebebiyle gelişen tedbirlere bağlı olarak, yetkililer tarafından evlerimizde kalmamız tavsiye ediliyor. Camilerde cemaatle namazlar ve Cuma namazları, dinî açıdan fazîletli gün ve gecelerde tertip edilen ilim ve sohbet meclislerinden zorunlu olarak geçici bir süreliğine ayrı kalmış bulunuyoruz.
Başımızdaki salgın hastalık, büyük bir musibet ve fitnedir. Camilerin boş kalmasına sebep olan bu fitne, bazen bir zalimin zulmü, bazen savaş ve işgal, bazen ise hastalık ya da farklı şekillerde hedef alır mü’minleri. İçerisinde bulunduğumuz durum; Hazreti Mûsâ ve kardeşi Hazreti Hârûn’un, Firavun’un zulmü sebebiyle mescitlerden mahrumiyetini anlatan kıssayı hatırlatır.
Günümüzde bizler de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Mevlâ Te‘âlâ bizlere bu noktadaki çözümü o iki Nebînin durumu üzerinden şöyle beyân buyurur: «Böylece Biz Mûsâ’ya ve kardeşine: “İkiniz de kavminiz(in namaz ve ibadeti) için Mısır’da birtakım evleri mesken edinin ve (mescitlerde topluca namaz kılma imkânı bulamadığınız için) evlerinizi birer namazgâh yapın ve (o mescitlerde) namazı hakkıyla kılın! Bir de (ey Mûsâ!) o (emirlerimize riâyet eden) mü minleri (dünyada dualarının kabulü, âhirette ise cennete girmeleriyle) müjdele!” diye vahiyde bulunduk.»[1]
Kıbleye Yönelik Evlerden Dâru’l-Erkâm’a
Tefsirlerimize baktığımızda, Hazreti Mûsâ ve ashâbının namazlarını edindikleri mescidlerde kıldıkları, Firavun’un zulmü çöktükten ve mescidlerin yıkılmasına yönelik talimatından sonra ise muhafaza olunmaları için namazlarını evlerinde kılmalarına yönelik bir emrin nâzil olduğunu görmekteyiz.
Rivâyetlere göre; bu tercih, mü’minlerin dinden dönmeye zorlanmalarını engellemek içindir. Mekke döneminde Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı da aynı tehlike sebebiyle Erkâm (Radıyallâhu Anh)ın evini mescid edinmiş ve namazlarını gizli kıraatle burada edâ etmişlerdir.[2]
Karantina İçerisinde Muhasebe ve Öze Dönüş
Bugün yaşadığımız karantina hâlini, siyer ve Peygamberler tarihine dair kaydetmiş olduğumuz örneklerle bağlantılı şekilde algılamak gerekir. Karantina kelimesi yabancı kökenli olması sebebiyle bize uzak gibi gelse de, “kırk gün kontrolde tutulmak” anlamı hasebiyle; maneviyatımıza, tarihimize ve hayat tarzımıza çok yakın bir manaya sahiptir.
Tasavvuf ıstılâhında “erbaîn-çile” olarak bildiğimiz bu tatbikat; bir içe dönüş, bir tür muhasebe ve ibâdet-amel konusunda belli bir süreyi azami bereketli kılma metodudur. Modern hayat şartları sebebiyle uzak kaldığımız bu tatbikat, evde bulunmak zorunda olduğumuz şu süreci en verimli şekilde değerlendirmemizi sağlayacak bir yoldur.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), iş hayatı ve diğer sebepler haricinde evde kalmanın en salim yol olduğunu öğütlemiş ve Ukbe ibni Âmir (Radıyallâhu Anh)ın, “Kurtuluş (sebebi) nedir?” suâline karşılık: “Aleyhine olacak sözlerden dilini tut, evinde kalmayı yeğle, kendi günahın için pişmanlık duyarak gözyaşı dök!” buyurmuştur.[3]
Aynı konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerîfte de, Amr ibni Âs (Radıyallâhu Anhümâ)nın benzer bir suâlini, “Evine kapan, dilini tut; hak bildiğini al, kötü gördüğünü bırak! Kendine ait işlere sarıl, ammeye ait işleri terk et!” [4] buyurarak cevaplamıştır.
Şâhid olduğumuz durum, tam bir fitne hâlidir. Fitne baş gösterdiğinde nasıl davranmak gerektiği Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz tarafından şöyle ifade buyrulmuştur: “Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekân bulursa ona sığınsın.”[5] Nihâyetsiz şükür sebebidir ki, mücadele ettiğimiz fitne karşısında sığınacak evlerimiz vardır.
Bununla beraber, mü’min “ibnu’l-vakt”, yani vaktini en iyi şekilde değerlendiren kimsedir. Nakşibendî tarîkatımızın esaslarından birini teşkil eden “Vukûf-i Zamânî” esası da, içerisinde bulunulan zamanın bilincinde olup onu en iyi şekilde değerlendirmeyi yeğleyen anlayışın ifadesidir.
Dolayısıyla, bir mü’min içerisinde bulunduğu şartları en iyi şekilde tahlil edip dünyevî ve uhrevî açıdan onu en güzel şekilde nasıl değerlendirebileceğinin hesabını yapar. Koronavirüs sebebiyle evlerimizde bulunduğumuz günleri de bu bilinçle en güzel şekilde, dolu dolu geçirebilmemiz mümkündür.
Karantina Günlerini Değerlendirme Yolları
- Tevbe ve istiğfârda bulunmak; kendimize, vatanımıza, milletimize ve tüm insanlığa duâ etmek.
- Tevbe-istiğfâr, duâ, amel-i sâlih ve sadaka, musibetleri önlemenin etkili yollarıdır. Bu itibarla, yardım kuruluşlarına sadakalarla destek vermek.
- Karşı karşıya bulunduğumuz musibeti sabır, sebât ve tefekkürle karşılayıp ibret almak.
- Varsa kaza namazları kılmak, yoksa nâfile namazları mümkün olduğunca artırmak.
- Detaylarına buradan ulaşabileceğiniz, hadîs-i şerîflerde geçen ve İslâm büyükleri tarafından tavsiye edilen duâ ve zikirleri, sâir terkipleri yapmak.
- Namazlarımızı evlerimizde cemaatle kılmak, çocuklarımıza cemaatle namaz bilincini aşılamak.
- Ailemizi ihmal ettiğimiz günlere mukabil, münasebetlerimizi sıcaklaştırmak; çocuklarımıza uhrevî ve dünyevî anlamda faydalar sağlayacak faaliyet ve etkinliklerde bulunmak.
- Ailecek Kur’ân-ı Kerîm okumak; okumayı bilmeyen aile bireylerine öğretmek.
- Ailemizle sohbetler tertip etmek, nasihatlere dair eserlerden hep birlikte okumalar yapmak; çocuklarımızın ahlâkî gelişimiyle daha özel bir şekilde meşgul olmak.
- Tarîkat erbabı isek tarîkat derslerimizi yapmak ve tarîkat-ı aliyyenin edep ve erkânına riayet konusunda daha hassas davranmak.
- Dünya meşgalesi sebebiyle yapmak isteyip de yapamadığımız ilmi çalışmaları; akâid, fıkıh, tefsîr ve hadîs alanında okuma ve araştırmaları yapmak.
- Bizlere en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in siyerini okuyarak sünnetleri, güzel ahlâk, edep ve davranışları öğrenip ailemizle paylaşmak.
- İhmal ya da farklı sebeplerle aksattığımız akrabalık, arkadaşlık ve komşuluk bağlarımızı iletişim vasıtalarını kullanmak suretiyle yeniden tesis edip güçlendirmek.
- Sağlığımızı iyileştirecek, sıhhatimizi geliştirecek, bağışıklığımızı güçlendirip vücut direncimizi yükseltecek beslenme alışkanlıkları kazanmak ve bunları daimi hâle getirmek.
- Mesleğimiz doğrultusunda insanlara faydalı işler yapmak.
Sözlerimize son verirken, bu büyük musibetin bir an evvel kalkmasını diliyor; evlerimizde bulunduğumuz şu günleri muhasebe, ilim, ibâdet, duâ ve zikir ile en güzel şekilde değerlendirme konusunda Mevlâ Te‘âlâ’dan muvaffakiyet niyâz ediyoruz.
Konuyla ilgili videolu anlatım:
Dipnotlar
[1] Yûnus Sûresi, 87.
[2] Îzâhat için bkz. Mahmud Efendi Hazretleri, Rûhü’l-Furkân Tefsîri, 19/604-607.
[3] Tirmizî, Zühd, 61.
[4] Ebû Dâvûd, Melâhim, 17 (4343).
[5] Buhârî, Fiten, 9.