İsmi Fudayl bin İyaz, künyesi Ebû Ali, nisbesi et-Temîmî el-Yerbûî’dir. 725 yılında, Horasan’da Merv yakınlarında Fundin denilen bir köyde doğdu. Buhara’lı olduğu rivayetleri ile beraber, Arap asıllı olduğu rivayetleri de vardır. Fudayl bin İyâz gençliğinde, Merv ile Ebîverd arasında eşkıyalık yapan bir çetenin reisiydi. Lakin mert bir kişiliği vardı ve yaptığı işlerin yanlış olduğunun farkındaydı. Sonradan tevbe ederek bu işlerine son vermiştir.
Tasavvuf tarihi açısından tabiînden sonra gelen ilk dönemin önemli sûfilerinden birisi kabul edilir. Fudayl bin İyâz (Rahimehullah) tasavvuf ile meşgul olduğu kadar, ilim meclislerinde de bulunmuştur. İki büyük mezhep imamıyla münasebeti vardır. O, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (Rahimehullah)ın talebesi, İmâm Şâfi‘î (Rahimehullah)ın ise manevî dünyasının oluşmasında etki eden hocalarından birisidir. O, manevî hayatını ilmin rehberliğine göre tanzim etmiş, Kur’an ve sünneti esas almıştır. Tasavvuf anlayışı zühd temelli olup, sadece zühd anlayışıyla yetinmemiş ma‘rifet, muhabbet ve rızâ gibi konularda ilk görüş beyan eden tasavvuf ehlinden olmuştur.
Tevbe Etmesi
Gençlik zamanlarında Fudayl bin İyâz (Rahimehullah) babasının istediği üzere dindar bir hayat sürmemiş, tam aksine İslam’dan uzak ma‘siyet üzere bir hayat geçirmiştir. Kaynaklarda belirtildiğine göre, Serahs ve Ebîverd arasında yol kesen, insanlara eziyet veren ve onların mallarını gasp eden bir eşkıya idi.
Birgün, âşık olduğu câriyenin evine girmek için duvara tırmandığı bir sırada içeride bir hafız tarafından Kur’an okunuyordu. Bu arada duyduğu, “İman edenlerin Allah’ı zikretme ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürperme zamanı hâlâ gelmedi mi?”[1] meâlindeki âyetten çok etkilendi ve “Evet Yâ rabbi, o an geldi” diyerek oradan ayrıldı. Yaptıklarına tevbe edip kendini tamamen ibadete verdi. [2]
Kufe’ye ve Mekke’ye Gitmesi
İlim tahsili için doğduğu ve yetiştiği bölgeyi terk ederek Kûfe’ye gelen Fudayl bin Iyâd (Rahimehullah), burada İmam-ı Azâm Ebû Hanîfe (Rahimehullah)ın ilim meclislerine katılmıştır. Onun fıkıh ve akâid anlayışıyla derinleşen Fudayl (Rahimehullah)ın esas ilgisi hadis alanında olmuştur. O gündüzleri yörenin büyük hadis üstatlarının ilim meclislerine katılarak, geceleri ise öğrendiği ve işittiği rivayetleri müzakere etmiştir. [3]
Bir süre zâhiri ilimleri tahsil etmek için Kûfe’de kalan Fudayl bin İyâz (Rahimehullah), daha sonra Mekke’ye yönelmiştir. İbrahim bin Edhem (Rahimehullah) ile Mekke’de arkadaşlıkları söz konusudur. En az on altı yıl burada yaşadığı rivayet edilir. Kâbe civarına yerleşen mübarek zât, hayatının son zamanlarını Mekke’nin manevî bereketinden istifade ederek geçirmiştir.
Harun Reşid ile Olan Münasebeti
Ömrünün son yirmi altı yılını Abbâsî halifesi Hârûn Reşîd’in hilafetinde geçirmiştir. Bu süre içerisinde Hârûn Reşîd arasında sıcak ve samimi dostluk ve arkadaşlık kurulmuştur. İlme düşkün olan ve âdil bir yönetim anlayışı sergileyen Hârun Reşîd’in en çok değer verdiği şahısların başında gelmektedir. Halife onun için, “Ulemâ içinde Mâlik (Rahimehullah)dan daha heybetlisini Fudayl (Rahimehullah)dan da daha verâlısını görmedim” derdi. Hârûn Reşîd hac farizasını îfâ etmek için bulunduğu Mekke’de onu hep ziyaret etmiş ve duasını almıştır. Fudayl (Rahimehullah), Hârun Reşîd ile karşılaştığı her zaman hep ona “Ey güzel yüzlü insan!” diye hitap etmiş ve ümmetin sorumluluğu konusunda ona uyarıda bulunmuştur. [4]
Vefatı ve Son Sözleri
802 yılında, aşura günü vefat etmiştir. Mübarek cenazesi Cennetü’l-muallâ’ya defnedilmiştir. Son sözü şunlar olmuştur:”Ey Sevgilim! Ancak sen bana merhamet edersin. Bana senden daha sevimli hiçbir şey yoktur.” Rabbimiz, bizleri, bu muhterem zatın şefaatlerine mazhar eylesin ve yolundan ayırmasın.
Dipnotlar
[1] Hadid Suresi, 16
[2] Er-Risâle, s. 57
[3] İbn Asâkir, Târîhu Medîneti Dımaşk, s. 48
[4] Bağdâdî, Târîhu Baġdâd, s. 16