“el-İlim” aslı itibarıyla Allah Te‘âlâ’nın sıfatlarındandır ve O’nun (Celle Celâluhû) “duyular âlemine ve ötesine ait bütün nesne ve olayları bilmesi” manasına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de muhtelif şekillerde 380 kadar âyet-i kerîmede Allah Te‘âlâ’ya nispet edilir. Kullara nispet edildiği takdirde ise sınırlı olan ve Allah Te‘âlâ’nın lütfettiği miktarda bir ilim anlaşılır.
Lügatte “bir şeyin hakikat ve mahiyetini kavrayıp idrak etmek” anlamına gelen ilim kelimesi ıstılah olarak en temel ifadeyle, bilgi ve bilim ifadelerini de içine alarak kullanılır.
Kur’ân-ı Kerîmde ilim kökünden türeyen kelimeler yaklaşık 750 yerde geçer. Bu sıklıkla geçmiş olması, Allah Te‘âlâ’nın ilmin ehemmiyetine olan vurgusunu da gösteren bir durumdur. Bu ifade muhtelif âyet-i kerîmelerde, kulların bilmesi ve bilgi edinmesi gibi anlamlarla da yer almıştır.
İlim kelimesi hadîs-i şerîflerde de sıklıkla yer alır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ilmin önemini ve dinin devamı açısından lüzumunu pek çok vesileyle vurgulamış, ilmin fazîletlerini de zikretmek suretiyle Ashâbını ve onlardan sonra gelecek olan nesilleri ilim tahsiline yönelme konusunda öğütlemiştir. Ayrıca ilim sahibi olanın bu ilmi, ehil kimselere aktarma gibi bir sorumluluğu yüklenmiş olacağı da yine hadîs-i şerîflerde dikkat çekilen hususlardandır.
İlmin Ayırt Edici Vasfı
Büyük dil ve lügat âlimlerinden İbni Fâris’e göre ilim; alâmetten gelir ve bir şeyi kendisinden olmayan diğer şeylerden ayıran iz, eser, alâmet ve işaret demektir.
Istılahlar, mahiyet açısından tanımlandığı gibi bir başka cihetten de özellikleriyle tanımlanırlar. İlmin başta gelen özelliği, tahsil edicisi ve taşıyıcısı olmak bakımından insanı hayvandan ayırmasıdır. Bu durum ilmin temyiz (ayırt edici) özelliğini ortaya koymaktadır.
İlmin Karşılığı Cehâlettir
Istılahlar mahiyet ve özellik açısından tanımlanmanın yanında, zıddı ifade edilerek de tanımlanır. Nitekim ilmin önemi, zıddıyla beraber düşünüldüğü takdirde en açık şekilde ortaya çıkar. Zira ilmin karşılığı cehâlettir.
Cehâlet her şeyden evvel ahlâkî bir düşüklük olarak kabul edilir. Hatta Râgıp el-İsfahânî gibi âlimler, câhil bir kimsenin, varlık alanına çıkmış sayılmayacağını dahi söylemişlerdir. Câhillik, Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok âyet-i kerîmesinde ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in pek çok hadîs-i şerîflerinde zemmedilmiş, din ve dünya işlerinde cehâletten kurtulmanın lüzumuna önemle dikkat çekilmiştir.
İslâmî İlimleri Tahsil Edip Sonraki Nesillere Aktarmanın Önemi
Asrımızda karşı karşıya bulunduğumuz buhranın en büyük sebebi, İslâmî ilimlere olan uzaklığımızdır. Dünya hayatının nasıl mamur edileceği bilgisini ve ebedî kurtuluşa nâiliyet yollarını öğrenebilmek ancak Allah Te‘âlâ’nın bizlere kılavuz kıldığı İslâmî ilimlerle mümkündür. İsmailağa câmiası bu şuurla, ilmin tahsil edilip hayata tatbiki ve sonraki nesillere aktarılması alanındaki hizmetlerini muhtelif seviyelerdeki medreseleriyle yoğun bir şekilde sürdürmektedir.
İsmailağa Hâfızlık ve Arapça Medreseleri
İslâmî ilimlerin öğrenilmesi ve hayata tatbik edilmesi konusunda mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri ’nin tedrîsât usûlünü ve “Her mahalleye bir erkek ve bir kız medresesi açılsın!” sözünü esas alıyoruz.
Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in muhâfazasının yolu olan Hâfızlık ve İslâmî İlimleri öğrenmenin yolu olan Arapça medreselerimiz, yurt genelinde çok sayıda hoca ve talebe ile tedrîsâta devam etmektedir. Yürüttüğümüz ilmî faaliyetlerimize katkı sağlayarak ilmin tahsil edilmesi ve sonraki nesillere aktarılmasına yönelik hizmetlerimize ortak olabilirsiniz. Detaylı bilgi ve bağış için tıklayınız…