20 Ocak milâdî târihi, İmâm Şâfiî (Rahimehullâh) Hazretlerinin vefât ettiği gündür. Vefâtının sene-i devriyesi vesilesiyle ilme olan hizmetleri, eserleri ve şahsiyetiyle hatırladığımız İmâm Şâfiî (Rahimehullâh) Hazretlerini hayırla, minnetle ve şükranla yâd ediyoruz.
Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden Şâfiî mezhebinin kurucusu olan İmâm-ı Şâfiî Hazretlerinin soyu, hem anne hem de baba tarafından Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ulaşmaktadır. Dördüncü dedesi Şâfiî’nin ismine nisbetle “Şâfiî” olarak anılmıştır.
İmam Şâfiî (Rahimehullâh) 767 (h. 150) senesinde Kudüs civârında Gazze’de doğdu. Henüz beşikteyken, babasının vefâtı üzerine annesi tarafından Mekke’ye götürüldü. Dokuz yaşındayken Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Sonra ilim tahsiline başlayıp muhaddislerden hadis öğrendi. Medine’de İmâm-ı Mâlik Hazretleri tarafından himaye edildi ve kendisinden ilim tahsil etti.
Beş yıl kadar Yemen’de kadılık yaptıktan sonra Bağdat’a gitti ve ilmini ilerletmek için İmâm-ı Âzam (Rahimehullâh)ın talebesi olan İmam Muhammed eş-Şeybânî (Rahimehullâh)dan ders almaya başladı.
İmam Muhammed eş-Şeybânî (Rahimehullâh), onu kendi himâyesine alıp yazmış olduğu kitapları okutmak suretiyle Irak’ta tedvin edilen fıkıh ilmini ve Irak’ta meşhur olan rivâyetleri öğretti. İmam Şâfiî (Rahimehullâh) Hazretleri, Dîn-i Mübîn-i İslâm’a hizmet uğrunda tükettiği hayatının son anlarını, Kur’ân-ı Kerîm dinleyerek geçirmiştir. Erken sayılabilecek bir yaşta vefât etmiş olan İmam Şâfiî Hazretleri, yarım asırlık ömrüne biri Bağdat’ta diğeri Mısır’da olmak üzere iki mezheb sığdırmıştır. Allah Teâlâ, kendisinden râzı olsun!
İlim Talebelerine Verdiği Değer
Kaydetmiş olduğumuz kısa hâl tercemesinde de geçtiği üzere, İmam eş-Şâfiî Hazretleri küçük yaşlarda babasından mahrum kalmış ve ilim tahsil ederken hocaları tarafından himaye edilmiştir. Bu durum, ilim talebesi olarak hocaları tarafından büyük bir değer gördüğünü göstermektedir.
İmam eş-Şâfiî Hazretleri, ilmî şahsiyeti kadar ihlâsı ile temayüz etmiş büyük bir zâttır. Zühd ve takva sahibi, yüksek ahlâka sahip bir müctehiddir. Onun ihlâsını ve ilme verdiği değeri İbn Kesîr (Rahimehullâh)ın Târih’inde kaydetmiş olduğu şu sözü açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “İsterim ki insanlar, bu ilmi öğrensin ve bana hiçbir şeyi nispet etmesin. Ben, onun ecrini yeter ki Allah (Celle Celâluhû)dan göreyim de onlar beni övmesinler.”
Önde gelen talebeleri, İmam Şâfiî Hazretlerinden, ziyade tesirlenmiş ve buna vesile olan hususları ifade sadedinde, kendisinin eşsiz şahsiyetine duydukları hayranlığı ilk sırada zikretmişlerdir.
Anlatıldığına göre, İmam eş-Şâfiî Hazretleri talebelerine ders okutmakla beraber, hadîsleri araştırma konusunda da daima teşvik etmiş ve görüşlerine kıymet vererek onları dinlemiştir.
Talebelerinin İmam eş-Şâfiî Hazretlerini daima müdafaa etmeleri ve onun görüşlerini tedvin ve rivâyet konusunda gayretleri de ona verdikleri değeri göstermektedir. Hatta eserleri dahi talebelerinin gayretleri vesilesiyle kaydedilip günümüze ulaşmıştır.
Gönül ehli bir zât olan İmam eş-Şâfiî Hazretlerinin bir şiirinde yer alan şu öğütler, hepimiz için örnek niteliğindedir: “Hak olduğunda, hak sahibinin haklılığım kabul et; Zira hak sahibinin hakkını inkâr eden kişide hayır yoktur!”
Mevlâ Te‘âlâ bizleri, onların ilmî birikiminin yanında örnek hayatlarından da hissedâr eylesin!