İhtiyaç sahiplerine ikrâm, sadaka ve yardımda bulunma faaliyetleri, Peygamberlerin sünnetlerindendir ve toplumun içinde gönül bağlarının artırılmasına vesiledir. Yardımsever ve varlıklı kimselerden yardıma muhtaç insanlara manevi bir köprü vazifesi gören aşevleri de İslam medeniyetinin yapıtaşlarından birisi olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Tüm anlamlarıyla sadaka; nafile olarak yapılan hayır ve hasenâtı, insan ve hayvanlara yapılan iyilik, lütuf ve ihsanları, hatta insanların gönlünü hoş eden güzel söz ve davranışları kapsamına alır. Sadaka-i câriye, vakfedilmiş sadaka ile diğer hayır ve hasenât bu niteliktedir. Mal veya parayı tasadduk etmenin yanında, mü’min kardeşine aracına binerken veya inerken yardımcı olmak, güler yüz veya tatlı dille onun gönlünü hoşnut etmek gibi pek çok fiil ve davranışlar da sadaka olarak nitelendirilmiştir.
Allah Teala’nın buyruklarına uymanın açık bir işareti niteliğinde olan, Allah rızasını kazanmanın, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmenin bir yolu olan sadaka hakkında, Kur’an-ı Kerim’de buyrulan ifadelerden birisi de budur:
“Sizin birinize ölüm (emâreleri) gelmeden önce, Bizim size rızık olarak vermiş olduğumuz şeylerin bir kısmını (âhirete bir hazırlık olarak, muhtaçlara) infakta bulunun ki, sonra (zoru görünce): ‘Ey Rabbim! Beni(m ölümümü) pek yakın bir süreye kadar geciktirseydin ya, bolca sadaka vereydim ve (Sana karşı vazifelerini yerine getiren) salih kimselerden olaydım!’ deyiverir.”[1]
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebû Zerr (Radıyallâhu Anh)ı tasaddukta bulunmaya teşvik ederek şöyle buyurmuştur: “Şu Uhud Dağı altın olarak elime geçse üçüncü geceyi ondan bende bir dinar bulunduğu halde geçirmek istemem. Yalnız borç ödemek için ayırdığım dinar bunun dışında olur. (Önüne, sağına ve soluna saçma işareti yaparak) Onu Allah’ın kullarına bu şekilde dağıtmak isterim. Şüphesiz malı çok olanlar, kıyamet günü sevabı en az olanlardır. (Yine yoksullara tasaddukta bulunma işareti yaparak) Bu durumda olanlar müstesnadır.“[2]
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor: “Fakirleri tanıyınız. Onların yanında kuvvet bulup onlara yardım ediniz. Onların Allah katında devleti vardır.” Sordular; “Ya Rasulallah onların devleti nedir?” Kainatın Efendisi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle anlattı: “Kıyamet günü onlara şöyle denir: Hele bir bakın, kim size bir parça bir şey yedirmiş, kim bir şeyler içirmiş, kim bir elbise giydirmişse, onların elinden tutun doğruca cennete girin.” Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre, Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), “Dulların ve miskinlerin ihtiyaçlarını görmek için çalışan kişi, Allah yolunda cihâd eden kişi gibidir” buyurmuştur.[3]
İSMAİLAĞA CAMİASI AŞEVLERİ
İhtiyaç sahiplerinin ağırlanması ve açların doyurulması, tarih boyunca adeta tekkelerle özdeşleşmiş bir gelenektir. Toplumsal dayanışmanın kültürümüzdeki en güzel örneklerinden biri olarak İsmailağa Camiası bünyesinde kurulan iki aşevi de, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in, “İslâm’da en hayırlı amel yemek yedirmen ve tanıdığın (ve tanımadığın) herkese selâm vermendir”[4] hadîs-i şerîfi üzere amel etmek amacıyla tesis edilmiştir.
Bu usûl üzere Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerinin de ihtiyaç sahiplerini yedirme ve içirme konusundaki hassasiyeti bilinmektedir. Üstâdımız Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimiz, ihtiyaç sahiplerine sofra kurulması konusundaki bu hassasiyeti aynı şekilde sürdürmekte, aşevlerimiz faaliyetlerini bu hassasiyet üzere özenle yürütmektedir.
İsmailağa Camiası, biri Avrupa, diğeri Anadolu yakasında olmak üzere her gün ortalama 3 bin kişilik sıcak yemek ikramında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve gıda yardımlarıyla bu manevi hizmeti günümüzde de muhafaza etmektedir. Sizler de hizmetlere ve hayra destek sağlayabilir; hâsıl olacak ecir ve mükafata ortak olabilirsiniz. İsmailağa Aşevi hizmetleri ile gıda yardımlarına ilişkin bilgi almak ve bağışta bulunmak için tıklayınız.
Dipnotlar
[1] Münafikun Suresi, 10. ayet
[2] Müslim, Zekât, bab: 9, 32
[3] Buhârî, Edeb:26; Müslim, Zühd:2
[4] Buhârî, Îmân:6, 20; Müslim, Îmân:63